RUSYA FEDERASYONUNUN KIRIMI İLHAKI
SONRASINDA KIRIM TATARLARININ DURUMU
Gayriresmî Türk Heyeti tarafından 27-30 Nisan 2015 tarihleri
arasında Kırımda yapılan görüşmelerden elde edilen verilere
dayanılarak hazırlanmıştır. 5 Haziran 2015
İÇİNDEKİLER
I. Giriş
II. 27 Şubat 2014 Tarihinden Günümüze
Kırımdaki Siyasi Gelişmelerin Kısa Özeti
III. Kırım Tatarlarının Kırımdaki Hukuki Statüsü ve
Yeni Hukuk Düzenine Geçiş Nedeniyle Yaşanan Sorunlar
IV. Rusya Federasyonu (RF) Vatandaşlığına Geçiş
V. Kırım Tatarlarına Yönelik İnsan Hakları İhlalleri
a. Yaşama Hakkı ve Beden Bütünlüğü:
Kayıp, Kaçırılma, İşkence ve Ölümler
b. Bireylerin Güvenliği ve Özgürlüğü:
Ev Baskınları, Keyfi Sistematik Sorgulama, Kadınlara Yönelik Şiddet
c. Adil Yargılanma Hakkı:
Baskı Amaçlı Tutuklamalar, Uzun Tutukluluk Süreleri
d. İfade, Seyahat, Gösteri ve Toplanma Özgürlüğü:
18 Mayıs Anma Toplantısının Yasaklanması,
Kırımoğlunu Karşılamaya Gidenlere Para Cezası Verilmesi
e. Örgütlenme Özgürlüğü:
Kırım Tatar Millî Meclisi ve Üyelerine Yönelik Baskılar
f. Din ve Vicdan Özgürlüğü
g. Eğitim Hakkı ve Ana Dili Kullanımı
VI. Toprak Meselesi ve Mülkiyetle İlgili Sorunlar
VII. İfade Özgürlüğüne Yönelik Kısıtlamalar, Medya
Üzerindeki Baskılar ve Haber Alma Özgürlüğünün
Engellenmesi
VIII. Ekonomik Durum ve Sorunlar
IX. Kültürel Yaşama İlişkin Baskılar:
Maddi ve Manevi Kültür Unsurlarını Yok Etme ve
İtibarsızlaştırmaya Yönelik Uygulanan Sistematik Politika
X. Öneriler
I. Giriş
Gayriresmî Türk Heyeti, 27 Şubat 2014 tarihinde Kırımın işgali, 16 Mart 2014 tarihinde yapılan referandum ve 18 Mart 2014 tarihinde Rusya Federasyonu tarafından ilhakı sonrasında gündeme gelen Kırım Tatarlarına yönelik insan hakları ihlalleri iddiaları hakkında bilgi edinmek üzere 26-30 Nisan 2015 tarihleri arasında Kiev ve Kırımda bir alan çalışması yürütmüştür. Heyet, 26 Nisan 2015 tarihinde Kievde Kırım Tatar Millî Meclisinin (KTMM) önde gelenleri ile görüşmeler yapmış, ardından da Kırıma giderek de facto Kırım yönetimi yetkilileri, de facto Ombudsman, KTMM yetkilileri, Kırım Müftülüğü, medya kurumları ve mensupları, eğitim kurumları ve Kırım Tatar halkı ile birçok görüşme yapmış, farklı toplumsal katmanların görüşlerini almıştır. Heyetin Kırıma gitmesi ve söz konusu iddiaları araştırması Kırım Tatarları tarafından büyük memnuniyetle karşılanmıştır.
Heyet, farklı disiplinlerden (hukuk, sosyoloji, tarih ve ekonomi) öğretim üyeleri ve uzmanlardan oluşmaktadır. Heyet üyeleri, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına, Rusya
Federasyonu ve Ukrayna Cumhuriyeti resmî makamlarına bu seyahatin gerçekleşmesine verdikleri destekten dolayı teşekkürlerini sunarlar.
Seyahat süresince de facto Kırım Hükümeti yetkilileri Heyeti sürekli gözetim altında tutmak istemişler, bazı görüşmelerde bizzat bulunmuşlar, Heyet üyelerinin kendi hazırladıkları programın dışına çıkmamalarını temin etmek üzere azami gayret göstermişlerdir. Heyet üyeleri bu tutuma rağmen iki gruba ayrılarak hedefledikleri görüşmeleri gerçekleştirebilmişlerdir.
Resmî programı takip etmeyen Heyet üyelerinin yaptığı görüşmeler rahatsızlık yaratmış, resmî programı takip eden Heyet üyelerine diğer Heyet üyelerinin cangüvenliğinden endişe edildiği
belirtilerek baskı yapılmıştır. Bu baskı, Heyet üyelerinin görüşme yaptığı mekânların (kafe, restoran) sahiplerine kadar yansımış ve Heyet üyelerinden bu mekânlardan ayrılmaları istenmiştir.
Ayrıca, Heyetin çalışmaları devam ederken bazı medya kuruluşları Heyet üyelerinin ağzından asılsız haberler yaymak yoluyla Heyetin görüşmelerini yönlendirmeye ve Heyeti yanlı gösterme girişimlerinde bulunarak Heyetin tarafsızlığına gölge düşürmeye çalışmışlardır. Bu asılsız haberler, başta Heyet başkanı olmak üzere, tüm Heyet üyelerinin girişimleri ile farklı medya kuruluşları aracılığıyla düzeltilmiş; asılsız haberlerin Heyetin çalışmalarını
engellemesine izin verilmemiştir.
Heyet, de facto Kırım Hükümeti yetkililerinin ısrarlı talebi üzerine, inceleme ziyaretinin son günü İnsan Hakları Enstitüsü Başkanlığı (Başkan Ludmilla Lubina) ile görüşmüş, bu vesileyle heyet tarafından tespit edilen ihlaller dikkatine getirilmiştir.
Heyet üyeleri, baskı ve can güvenliği korkusuna rağmen kendileri ile görüşmeyi kabul eden Kırım Tatarlarına teşekkürlerini sunarlar.
II. 27 Şubat 2014 Tarihinden Günümüze Kırımdaki Siyasi Gelişmelerin Kısa Özeti
2013 yılının Kasım ayında Ukrayna Hükümetinin Avrupa Birliği ile bağlarını güçlendirecek anlaşmayı imzalamaktan vazgeçmesiyle başlayan ve yaklaşık 2,5 ay süren Kievdeki Meydan
gösterilerine şiddet unsurlarının eklenmesiyle dönemin Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, 2014 Şubat sonunda ülkeyi terk etmek zorunda kalmış ve bilahare Ukrayna Parlamentosu
tarafından görevinden azledilmiştir. Ukraynadaki istikrarsızlık Kırıma da yansımıştır.
26 Şubat 2014 günü Kırım Parlamentosu önünde Ukrayna yanlısı Kırım Tatarları ile Rusya yanlıları arasında çıkan olaylar iki kişinin ölümüne yol açmıştır. Ertesi gün kimliği belirsiz kişiler tarafından Kırım Parlamento Binasına el konulmuştur. 16 Mart 2014 tarihinde silahların gölgesinde gerçekleştirilen referandum sonucunda Kırım ve Sivastopol halkının büyük çoğunluğu Rusya Federasyonuna katılma yönünde oy kullanmıştır. Referandum
sonuçları doğrultusunda Rusya Federasyonu Kırımın ilhakını onaylayarak resmileştirmiş ve de facto Kırım yönetimi işbaşı yapmıştır. Kırım halkı eğitim, sağlık gibi sosyal haklardan
yararlanmak ve yabancı vatandaş konumuna düşmemek için Rusya Federasyonu vatandaşlığına geçmek zorunda bırakılmıştır.
De facto yönetimin iktidara gelmesiyle beraber Kırım Tatarları ve önde gelenleri üstünde baskılar yoğunlaşmış, Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) üyelerini itibarsızlaştırma ve
etkisizleştirme yönünde bir politika izlenmiş, evlerine baskınlar düzenlenmiş, sistematik olarak ifade vermeye çağrılmışlardır.
İlhak sonrasında toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma, ifade özgürlüğü gibi temek hak ve özgürlükler alanında ciddi gerilemeler olmuş, de facto yönetim tarafından sistematik şekilde
bir baskı ve sindirme politikası izlenmiştir. Faili meçhul cinayetler, kayıplar konusunda soruşturmalar açılmış, fakat çözüme ulaştırılmamıştır. Yeni yönetime muhalif kişiler
aşırıcılıkla suçlanmakta, bazıları kimliği belirsiz kişilerce alıkonarak işkenceye maruz bırakılmaktadır.
Kırım Tatarlarının anma günlerinin ve millî bayramlarının alışılageldiği şekilde kutlanmasına engel olunmakta, Rusyanın Kırımı ilhak etmeden önce meydana gelen olaylarla ilgili geriye
dönük davalar açılmakta, Rusya mevzuatının geçerli olmaya başladığı tarih ve uygulamalar arasında önemli çelişkiler söz konusu olmaktadır. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve KTMM
Başkanı Refat Çubarovun yanı sıra Azatlık Hareketi kurucusu ve Kırım Tatarlarının Haklarını Koruma Komitesi üyesi Sinaver Kadirov, Kırım Haber Ajansı Genel Koordinatörü,
T.C. vatandaşı İsmet Yükselin Kırıma girişleri 5 yıl süreyle yasaklanmıştır.
Kırım Tatar medyası üzerinde baskılar; bazı yöneticilerinin Kırıma girişinin yasaklanması, sürekli ifade vermeye çağrılmaları, yayın merkezlerine baskın yapılarak uzun süreli aramalar
yapılması, yayın izinlerinin yenilenmemesi şeklinde devam etmektedir. Yüksek izlenme oranına sahip ATR Kırım Tatar Televizyon kanalına yayın lisansı verilmemesi suretiyle
muhalif olmayan kişilere satılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, bir yardım kuruluşu olan Kırım Vakfının mallarına el konularak tüm faaliyetleri durdurulmuştur.
Kırımın ilhak edilmesinden sonra Kırım Tatarcasının resmî dil olarak kabul edilmesine karşın, bu, resmi uygulamalara ve günlük hayata yansıtılmamıştır. Okullarda Kırım Tatarca eğitimi saatlerinde azaltmaya gidildiği, Ukrayna idaresi zamanında basılmış kitapların kullanımının yasaklandığı, yenilerinin basılmamış olmasının büyük sorunlara neden olduğu,
Kırım Tatarcası öğretmenlerinin eğitimleri ve diplomaları konusunda yapılan değişikliklerin Kırım Tatarca eğitiminin önünde engeller oluşturduğu tespit edilmiştir.
1989 yılından itibaren sürgün edildikleri Kırıma dönen Kırım Tatarlarının toprak ve tapu sorunlarının her geçen gün arttığı, bazı mahallelerdeki evlerinin yıkılma tehdidi altında olduğu, Kırım Tatarları arasında korku ve güvensizlik duygularını yaygınlaştırma amaçlı bir baskı politikasının Kırım Tatar yerleşim yerlerinde uygulandığı, Kırım Tatarlarının kamuda istihdamının nüfuslarına oranla çok düşük olduğu ve muhalif olarak algılandıkları durumlarda işe alınmadıkları anlaşılmıştır.
III. Kırım Tatarlarının Kırımdaki Hukuki Statüsü ve Yeni Hukuki
Düzenine Geçiş Nedeniyle Yaşanan Sorunlar
1944 yılında Stalinin kararıyla Kırımdan, başta Orta Asya ülkeleri olmak üzere, Sovyetler Birliğinin farklı bölgelerine sürülen Kırım Tatarları, ancak Sovyet rejiminin son yıllarında, 1989 yılında vatanlarına geri dönme hakkını elde etmişlerdir. 1989 yılından 2014 yılına kadar Kırımda yaşamlarını yeniden kurma, kültürlerini ve kimliklerini canlandırma konusunda büyük çaba sarf etmiş ve önemli adımlar atmışlardır. 2014 yılının ilk aylarında gerçekleşen
işgal ve ilhakın ardından Kırım Tatarlarının 1989 yılından bu yana elde ettikleri sınırlı kazanımların dahi belirsiz hale geldiği görülmektedir.
Yeni hukuk sistemine geçiş sürecinde ciddi sorunların ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Rusya Federasyonu hukuk sistemine geçiş tarihi 21 Mart 2014 olarak verilmekle birlikte, 1 Ocak 2015 tarihine kadar geçiş süreci tanındığı belirtilmiş ve çelişkili bilgiler edinilmiştir. Ayrıca, söz konusu tarih öncesinde olmuş olayların muhakemelerinin yeni hukuk düzenine göre gerçekleştirildiği, Kırımda işlenen bazı suçların muhakemesinin Rusyada yapılabildiği anlaşılmıştır.
Rusya Federasyonu ve de facto Kırım yönetimi yetkilileri Kırım Tatarlarını, Rusya Federasyonunun asli unsurları olarak değerlendirmelerine, hatta bu nedenle 1999 yılında
çıkan Rusya vatandaşlarını koruma yasasına vurgu yaparak Kırım ve Rusya Federasyonu dışındaki tüm Kırım Tatarlarını diaspora olarak tanımlamaları ve dolayısıyla da diasporadaki
Kırım Tatarlarının haklarını koruma sorumluluğunu üstlendiklerini ifade etmelerine rağmen, Kırım Tatarlarını Kırımın yerli halkı (ing. indigenous people) olarak tanımlamamaktadırlar.
Kırım Tatarlarının Kırımın yerli halkı olarak tanınmasının uluslararası hukuk açısından önemli kazanımlar sağlayacağı anlaşılmış, bu amaçla Kırım Parlamentosu tarafından yapılan
başvurunun Rusya tarafından reddedildiği, sadece Krımçak ve Karayların yerli halk olarak tanımlandığı tespit edilmiştir. Kırım Tatarlarının Kırımın yerli halkı olduğu, 20 Mart 2014
tarihinde Ukrayna Parlamentosu tarafından tanınmıştır.
Kırımın ilhakı sonrasında Kırımın özerkliği kaldırılmış; Kırım Tatarlarının yanı sıra Yunan, Alman ve diğer halkların sürgünü, uğradıkları haksızlıklar Rusya tarafından tanınmıştır.
Kendilerinin uğradıkları mağduriyetlerin giderilmesi için 5 yıllık bir program hazırlandığı, bunun için de 200 milyon Dolarlık bir bütçe ayrıldığı bilgisi Rusya Federasyonu yetkilileri
tarafından verilmiştir. Ancak, de facto Kırım yönetimi yetkilileri ile yapılan görüşmelerde söz konusu bütçenin henüz Kırım yasalarının Rusya Federasyonu yasalarına uygun hâle getirilmemesi nedeniyle kullanılamadığı anlaşılmıştır.
IV. Rusya Federasyonu (RF) Vatandaşlığına Geçiş
Gayriresmî Türk Heyeti yaptığı görüşmelerde Kırım Tatarlarının büyük çoğunluğunun Rusya Federasyonu vatandaşlığına geçtiği bilgisini edinmiştir. Ayrıca, RF vatandaşlığına geçişin
kamu hizmetlerinden yaralanabilmek için bir gereklilik olduğu tespit edilmiştir. Zira, RF vatandaşlığını kabul etmeyenlerin (sadece Kırım Tatarları değil, tüm Kırımlıların) herhangi
bir vatandaşlık hakkından yararlanabilmeleri söz konusu değildir. Rusya vatandaşlığının reddi; emekli maaşı alamamak, mülkiyet hakkını muhafaza edememek, sağlık ve eğitim hizmeti alamamak, devlet kurumlarında çalışamamak vb. anlamına gelmektedir.
RF vatandaşlığını kabul edip aynı zamanda Ukrayna vatandaşlığına sahip olmak, Ukrayna açısından mümkün kılınmışsa da devlet kurumlarında işe girenlerden veya çalışmakta olanlardan Ukrayna pasaportlarını teslim etmeleri istenmekte, dolayısıyla bu kişilerin Ukrayna vatandaşlığını muhafaza etmeleri mümkün olamamaktadır. Ukrayna pasaportunu iade etmeyi reddedenler ise işe alınmamakta veya işten çıkarılmaktadırlar.
Yapılan görüşmelerde, RF vatandaşı olmayanların seyahat özgürlüklerinin de kısıtlandığı anlaşılmıştır. RF vatandaşlığına geçmiş, ancak oturma izni (propiska) Kırımda olanlar
Kırımın ilhakını tanımayan ülkelerden vize alamamakta, yurt dışına çıkışları Ukrayna pasaportu ile mümkün olabilmektedir. Ukrayna pasaportunu Rus yetkililere teslim etmek zorunda kalanların bu seçeneği de bulunmamaktadır.
Vatandaşlık konusundaki ikinci önemli husus da Kırım yarımadasında kalabilecek Rusya vatandaşı olmayanların sayısıyla ilgili sınırlamadır. Yasal olarak Kırımda oturma izni
alabilecek yabancı sayısı 5400 olarak belirlenmiştir. Bu düzenleme, Rusya vatandaşlığını kabul etmeyi tek seçenek haline getiren bir düzenlemedir. Ayrıca, bilindiği gibi, Rusya Federasyonu Kırımda daimi oturma izni olanların, Kırımın ilhakını takip eden bir ay
içerisinde itiraz etmemeleri halinde otomatik olarak Rusya vatandaşlığına geçişlerini mümkün kılan yasal bir düzenleme yapmıştır.1 RF vatandaşlığının Kırım Tatarları ve tüm Kırımlılara
dayatıldığına dair uluslararası alanda dile getirilen görüş Heyet tarafından yapılan çalışmada da doğrulanmıştır.
İşgal sonrasındaki belirsizlik döneminde ve Rusya vatandaşlığının bir zorunluluk hâline gelmesiyle hızlanan göç sürecinin yavaşlatılmasında KTMM yöneticilerinin önemli bir rolü
olduğu yapılan görüşmelerde dile getirilmiş, yerel düzeydeki KTMM yetkililerinin can güvenliği tehlikesine rağmen Kırımda kalma doğrultusunda karar aldıkları tespit edilmiştir.
V. Kırım Tatarlarına Yönelik İnsan Hakları İhlalleri
a. Yaşam Hakkı ve Beden Bütünlüğü: Kayıp, Kaçırılma, İşkence ve Ölümler
Kırımın Rusya Federasyonu tarafından ilhakını takiben faili meçhul cinayetler işlendiği ve kayıp kişilerin olduğu, bunların bir kısmının kaçırıldığının tanıkları olduğu görülmüştür.2 De
facto Kırım yönetimi ile yapılan görüşmelerde bu olaylar doğrulanmış, ancak bu kişilerin sadece Kırım Tatarları olmadığı, bunların arasında Rusların ve Ukrainlerin de bulunduğu,
kayıp Tatarların Suriyeye gitmiş olabileceği belirtilmiştir. Bu olayların açığa çıkarılmaya çalışıldığı ve araştırıldığı da ayrıca dile getirilmiştir. Kırım Tatarları bu soruşturmaların titizlikle sürdürüldüğüne inanmamaktadır. Yapılan görüşmelerde, çözüme ulaştırılan olaylardan hiçbirinin Kırım Tatarları ile ilgili olmadığı anlaşılmıştır. Kırım Tatarlarının yönetime güven duymadıkları, büyük bir korku ve baskı altında yaşadıkları, özellikle de facto
Rus makamlarınca hazırlanan program dışında temaslarda bulunan Heyet üyeleri tarafından tespit edilmiştir.
Reşat Ametovun öldürülmesi, 3 Mart 2014 tarihinde kaçırılışının görüntülerinin olması ve cesedinin 16 Mart 2014 tarihinde bulunmuş olması nedeniyle, en çok bilinen olaydır.
İşkenceye maruz kaldığı, gözlerinin oyulduğu belirtilmiştir. Ancak, bu olay hâlen yetkililerce aydınlatılamamıştır. Ayrıca, İslam Cepparov ve Cevdet İslamov gibi birçok Kırım Tatarı genç
evlerinin yakınlarından kaçırılmış, yakınları tarafından yetkililerin haberdar edilmiş olmasına rağmen soruşturmalardan henüz bir sonuç çıkmamıştır.3 Kaçırılma olaylarının bazılarını
görenlerin şahitlik yapmaktan korktukları da anlaşılmıştır. Kırım Tatarları ile yapılan görüşmelerin bazılarında ise küçük çaplı olarak değerlendirilen saldırı, bıçaklama gibi olayların resmî mercilere bildirilmediği, bazı kişilerin şikâyetçi olmaktan korktukları belirtilmiştir.
Yaşam hakkına yönelik en önemli tehditlerden biri, 11 Haziran 2014 tarihinden itibaren de facto Kırım Yönetimi tarafından resmî bir statüye kavuşturulmuş olan Öz-Savunma Birlikleri
olarak algılanmaktadır. İşgal ve ilhak döneminde aktif görev yapmış silahlı paramiliter güçler olarak tanımlanabilecek bu Birliklerin, ilhak sonrasında insan hakları ihlallerinde önemli birer
aktör oldukları konusunda uluslararası alanda gündeme getirilen görüşler Kırım Tatarları tarafından da doğrulanmıştır. Kırım Tatarları, bu Birliklerin arama yaptıklarını, keyfi olarak
kimlik sorduklarını, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladıklarını ifade etmişlerdir. Ölüm, kayıp, dayak ve işkence olaylarının sorumluları olarak da Öz-Savunma Birlikleri gösterilmektedir.
b. Bireylerin Güvenliği ve Özgürlüğü: Ev, Cami ve Okul Baskınları; Keyfi Sistematik Sorgulama; Kadınlara Yönelik Şiddet
Kırım Tatarlarının evlerine baskınlar yapıldığı, evlerdeki erzakın kullanılamaz hale getirildiği, eşyalara el konulduğu, aramaların uzun saatler sürdüğü, kadınların psikolojik şiddete maruz
kaldığı, bazı durumlarda sakıncalı sayılan materyalin yerleştirilebildiği ve evde bulunmayan bazı unsurların mevcudiyetini beyan eden belgelerin zorla imzalatılmaya çalışıldığı, Heyetin yaptığı mülakatlarda ortaya çıkan önemli bulgulardır. Görüşmelerde, evlerinde arama yapılanlara Rusya Federasyonunda geçerli olan yasak yayın listesinin Kırımda da geçerli olduğu belirtilerek yasak yayın arandığı, bazı durumlarda aramaların hukuka uygunluğunun şüpheli olduğu, hukuka uygun olduğu hâllerde insan onurunu rencide edici yöntemler
uygulandığı belirtilmiştir. Kadınların ev baskınları sırasında, özellikle de evde yalnızlarken kadın polis olmadan yapılan aramalardan büyük rahatsızlık duydukları ve aramalar sırasında
özel yaşama saygı duyulmadığı anlaşılmıştır. Heyet, bu uygulamaların Kırım Tatarlarının geleceklerine yönelik kaygılarını arttırdığını gözlemlemiştir.
Baskınların sadece Kırım Tatar evlerine değil, aynı zamanda, cami ve medreselere de yapıldığı tespit edilmiştir. Bu arama ve baskınların korkuyu yaygınlaştırmak ve Kırım Tatarlarını
sindirmek amaçlı olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gönderilen resmi yetkililer aracılığıyla Millî Mekteplerdeki öğretmen ve öğrenciler üzerinde baskı kurulduğu, yetkililerin çocuklara
sorularını öğretmenlerini sınıflarından çıkararak yönelttikleri belirtilmiştir.
Kırım Tatarlarının önde gelenlerinin ise sistematik olarak sorgulandıkları tespit edilmiş;
Heyetin ziyareti sonrasında da görüşme yapılan bazı Kırım Tatar Meclis üyelerinin sorgulandığı öğrenilmiştir.
c. Adil Yargılanma Hakkı: Baskı Amaçlı Tutuklamalar, Uzun Tutukluluk Süreleri, Yalancı Şahitlik Yapma Konusunda Uygulanan Baskılar
18 Mart 2014 tarihi sonrasında Rusya Federasyonunun aşırıcılık, ayrılıkçılık ve terörizm ile ilgili yasalarının de facto yönetim tarafından Kırımdaki, başta Kırım Tatarları olmak üzere,
tüm muhalifleri etkisiz hâle getirmek için bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Aşırıcılık, ayrılıkçılık ve terörizm suçlaması her türlü arama, sorgulama, tutuklama, Kırıma girişi
yasaklama gibi uygulamalara temel teşkil etmekte ve bu uygulamaları meşrulaştırma ve Kırım Tatar halkı üzerinde baskı kurma amacıyla kullanılmaktadır.
Aşırıcılık ve halkı kitlesel itaatsizliğe teşvik suçlamaları, Kırım Tatarlarının önde gelen isimlerine yöneltilen suçlamaların başında gelmektedir. Kırım Tatar liderlerinden Mustafa
Abdülcemil Kırımoğlunun, Server Kadirovun, Refat Çubarovun ve Kırım Haber Ajansı (QHA) Genel Koordinatörü İsmet Yükselin, Kırıma girişleri bu suçlamaya binaen yasaklanmıştır.
Aşırıcılık, halkı isyana teşvik ve bu amaçla organizasyon yapma suçlaması Kırımda bulunan Kırım Tatar önde gelenlerine de yöneltilmekte, sistematik ve keyfi sorgulamaların ve
tutuklamaların yapılmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, Ahtem Çiygözün tutuklanması bir örnek teşkil etmektedir. Kırım Tatar Millî Meclisi Başkan Yardımcısı olan Çiygöz, 29
Ocak 2015 tarihinden bu yana tutuklu olarak yargılanmaktadır. Bu ve benzeri tutuklamalarda iddianamelerin hazırlanmasının geciktirildiği ve adil yargılamanın ihlal edildiğine dair önemli
bulgular vardır. Görüşülen Kırım Tatarları, başta Ahtem Çiygöz olmak üzere, tutuklu veya sistematik sorgulamalara maruz kalan Kırım Tatar önde gelenleri aleyhine tanıklık yapılması
konusunda bazı kişilere baskı yapıldığını belirtmişlerdir. Baskı yapılan kişilerden, hâlen tutuklu olanlara, Ahtem Çiygöz aleyhine tanıklık yapmadıkları sürece tutukluluklarının devam edeceğinin belirtildiği bilgisi görüşme yapılan birçok kişi tarafından dile getirilmiştir.
Tutuklamalar ve adil yargılama konusunda dile getirilen sorunların bağımsız kişi ve kurumlarca incelenmesi gerektiği ortadadır. Bu konuda, Kırım Tatarlarının de facto Kırım Yönetimine güven duymamalarının baskı ve kaygıyı arttırdığı, ayrıca, hukuki sorunlarını resmî mercilere taşımaktan imtina etmelerine neden olduğu tespit edilmiştir.
d. İfade, Seyahat, Gösteri ve Toplanma Özgürlükleri: 18 Mayıs Anma Toplantısının Yasaklanması ve Kırımoğlunu Karşılamaya Gidenlere Para Cezası Verilmesi
Kırım ziyareti boyunca Heyet, Kırım Tatarları arasında korku, belirsizlik ve güvensizliğin egemen duygular olduğunu tespit etmiştir. Resmî programa tabi olan Heyet üyeleri, Kırım
Tatarlarının neredeyse tamamının de facto Kırım Yönetimi mensuplarının yanında konuşmaktan çekindiklerini gözlemlemiş; resmî programı takip etmeyen Heyet üyeleri ise kendileriyle görüşen Kırım Tatarlarının bu temaslar sonrasında kendilerine veya yakınlarına bir zarar gelmesi endişesini taşıdıklarını görmüşlerdir.
3 Mayıs 2014 tarihinde Mustafa Abdülcemil Kırımoğlunu Armianskta karşılamaya giden ve ülkeye sokulmamasını protesto eden Kırım Tatarlarına yönelik hem toplantı alanında hem de
sonrasında sergilenen tutum, Kırımda barışçıl gösteri özgürlüğünün baskı altında olduğuna işaret etmektedir. Gösteri sonrasında de facto yönetim yetkilileri gösterilere katılanlar
hakkında idari soruşturma başlatmış, gösteriye katılanlara kanunsuz sınırı geçme ve kamu düzenini bozma suçlamasını yöneltmişlerdir. Görüşülen Kırım Tatarları, 3 Mayıs tarihini
takip eden haftalarda gösteriye katılanlara para cezası kesilmeye başlandığını belirtmişlerdir. Ceza tutarlarında farklılıklar olduğu, yapılan itirazlar sonucunda miktarların değişebildiği,
ancak büyük çoğunluğun mahkeme kararlarına itiraz için bir üst mahkemeye gitme konusuna olumlu yaklaşmadıkları ifade edilmiştir.
Gösteri ve toplantılara izin verme ve bunlara ilişkin yasaların uygulanması hususunda de facto Kırım yönetiminin tutarlı bir tavır izlemediği, hükümet yanlısı gösteri ve toplantılara izin
verirken Rusya Federasyonunu eleştiren gösteri ve toplantılara izin vermediği görülmüştür. Muhalif toplantı ve gösterilere izin verildiği durumlarda da, gösteriler sırasında veya
sonrasında kamu düzeninin bozulduğu iddiasıyla katılımcıların gözaltına alınabildiği ve haklarında soruşturma yapılabildiği kaydedilmiştir.
Kırım Tatarlarının vatana dönüşlerinden bu yana özgürce gerçekleştirdikleri Kırım Tatarlarının sürgününün 70. yılına denk gelen, 18 Mayıs Anma Mitinginin, Simferopolün merkezi yerine yetkililerin seçtiği bir yerde yapılmasına 2014 yılında izin verilmiştir.
Yetkililerce bir provokasyon olarak tanımlanan 18 Mayıs anma mitinginin yapılmasına 2015 yılında ise izin verilmemiştir.
e. Örgütlenme Özgürlüğü: Kırım Tatar Millî Meclisi ve Üyelerine Yönelik Baskılar
Başkanlığını Ekim 2013e kadar Mustafa Abdülcemil Kırımoğlunun, o tarihten bu yana da Refat Çubarovun yaptığı Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM), Kırım Tatar Kurultay delegeleri tarafından seçilen 33 üyeden oluşmaktadır. KTMM, 1989 yılından itibaren Kırıma dönen Kırım Tatarlarını temsil eden bir sivil toplum kuruluşu olarak Ukrayna Hükümeti tarafından
tanınmış; Kırım Tatarlarını hem Ukrayna makamları nezdinde hem uluslararası düzeyde temsil eden meşru bir kurum olarak değerlendirilmiştir. Ukrayna yanlısı tutumuyla bilinen KTMM,
Ukraynanın Batıya entegrasyonu doğrultusunda bir tavır sergilemiştir.
KTMMnin çağrısı üzerine Kırım Tatarlarının büyük çoğunluğu, 16 Mart 2014 tarihinde yapılan Kırımın Rusya Federasyonuna ilhakına ilişkin referandumu boykot etmişlerdir. Bunu
takip eden süreçte KTMM kapatılmış; başta İlmi Umerov olmak üzere, Kırımda bulunan Meclis üyeleri sistematik olarak sorgulanmışlardır. KTMMnin önde gelen isimlerinin toplum
nezdindeki saygınlıklarını zedelemeyi amaçlayan propaganda, de facto yönetimde görev almış Kırım Tatarları eliyle yürütülmektedir. Başta Ruslan Balbek, Remzi İlyasov ve Zaur Smirnov
olmak üzere, de facto yönetim üyesi Kırım Tatarları, Meclis üyelerine ilişkin olumsuz görüşlerini yapılan görüşmelerde açıkça ifade etmişlerdir. De facto yönetim üyeleri KTMMyi
marjinalleştirme ve etkisizleştirme doğrultusunda bir strateji izlemektedirler.
KTMM yetkililerinin Rusyanın Kırımı ilhakına yönelik açık eleştirilerinin ardından, Kırımoğlunun 22 Nisan 2014 tarihi itibariyle Kırıma girişi beş yıl süreyle yasaklanmıştır.
Kırımoğluna getirilen bu yasak Kırımdaki Tatarlar tarafından protesto edilmiştir. Bu olayları takiben KTMM üyelerine yönelik baskılar artmıştır. 5 Temmuz 2014te Refat Çubarov da
aşırıcılıkla suçlanmış ve Kırıma girmesi beş yıl süreyle yasaklanmıştır.
Heyetin Kırım Tatarları ile yaptıkları görüşmelerde, kendilerini Rusya ile işbirliği yapmak için ikna etmek üzere Tataristan, Dağıstan ve Çeçenistandan heyetlerin geldiği aktarılmıştır.
KTMM üyelerinin Rusya ile işbirliği yapmayı reddetmeleri, de facto yönetimin Meclis üyelerine yönelik baskı, yıldırma ve tehdit politikasının ivme kazanmasına neden olmuştur.
Bunun somut sonuçları arasında; üyelere yapılan sistematik sorgulamalar, evlerin aranması, kaçırılma ve işkence, Kırım Vakfı (Fond Kırım) mallarına el konulması sayılabilir.
Başkanlığını yakın zamana kadar Kırımoğlunun yaptığı, koordinatörlüğünü ise Rıza Şevkievin yürüttüğü Kırım Vakfının, sahip olduğu malları ve gelirleri yöneticileri eliyle Vakfın amaçları doğrultusunda kullanan bir tüzel kişilik olduğu belirtilmiştir. Kırım Vakfının gelirlerini, ihtiyaç sahibi Kırım Tatarlarına dağıtmanın yanı sıra Yıldız ve Avdet gibi bazı gazete ve dergilerin basılması için de kaynak sağlamak üzere kullandığı öğrenilmiştir.
Kamu düzenini bozmak ve istikrarsızlığa neden olmakla suçlanan ve bu nedenle Kırıma girişi yasaklanan Kırımoğlunun Vakıf başkanlığına de facto Kırım yönetiminin karşı çıktığı,
Kırımoğlunun bu nedenle başkanlığı devrettiği ifade edilmiştir. KTMM varlıklarının tümünün Kırım Vakfı üzerinde olduğu, ancak tüm bu varlıklara ve bunlardan gelen kiralara da el konduğu belirtilmiştir. Kırım Vakfına ait gayrimenkullerden olan KTMM binasına da el konmuş; vakıf yöneticilerine tarihi binada izinsiz restorasyon yapıldığı suçlaması yöneltilmiştir. Esasen, binanın izinsiz restore edilmesi konusu Kırım Ukraynanın
kontrolündeyken ele alınmış ve sonuçlandırılmış bir hukuki meseledir. Geçmişe ait ve hukuki yollardan çözüme kavuşturulmuş bir konunun tekrar gündeme getirilmesi başta hukuki
güvenlik olmak üzere hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan bir tutumdur.
Kırımoğlunun Vakıf başkanlığını bırakmasının ardından Vakfın mal varlığına el konması kararının iptali için icra dairesine başvurulduğu, ancak hâlen karar çıkmadığı elde edilen
bilgiler arasındadır. Heyet üyelerinde, Vakfın, de facto yönetime muhalif tutumunun, kapatılması ve mal varlığına el konulmasının gerçek gerekçesi olduğuna ilişkin bir kanaat mevcuttur. Bu durumun, vakıflara ilişkin evrensel hukuka aykırı olduğu görülmektedir.
f. Din ve Vicdan Özgürlüğü
Kırımda Heyetin yürüttüğü çalışmada, Kırım Tatarlarının bireysel olarak dinî pratiklerini yerine getirme konusunda bir engelle karşılaşmadıkları görülmüştür. De facto Hükümet yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, Aksyonovun talimatıyla Ramazan ve Kurban bayramlarının tatil yapıldığı belirtilmiştir. Ancak, kurumsal düzeyde de facto Hükümetin, Rusya Federasyonu yasaları doğrultusunda dinî kurumlar ve hareketler üzerindeki devlet
kontrolünü arttırmaya yönelik bir politika izlediği, bu amaçla alternatif yapılanmaları teşvik ettiği tespit edilmiştir. Öte yandan, Rusya Federasyonu yasaları doğrultusunda tüm dinî
cemaatlerin yasal bir statüye sahip olabilmeleri için resmî olarak başvurmaları gerekmektedir.
Bu süreç hâlâ devam etmektedir.
Yapılan görüşmelerde, tüm camilerin Kırım Müftülüğüne bağlanmasını mümkün kılan bir yasal düzenleme yapıldığı ifade edilmiştir. Ancak, bu çalışmaların yanı sıra Kırım Müftülüğüne alternatif teşkil edebilecek Tavriya Müftülüğünün kurulduğu bilgisi de edinilmiştir. Görüşmelerde, Tavriya Müftülüğünün Rusyaya bağlı olan siyasi bir kuruluş olduğu iddia edilmiştir.
Dinî kurumlara yönelik baskı, Kırım Tatarlarının cami ve medreselerine yönelik baskınlarla kendini göstermektedir. Çocuklara dinî eğitim veren kurumların eğitim sırasında özel harekât timleri tarafından basıldığı belirtilmiştir. Baskınların, radikal hareketlerin bertaraf edilmesi ve yasak yayın bulundurulduğu gerekçeleriyle yapıldığı belirtilerek meşrulaştırıldığı görüşü öne sürülmüştür. Buna karşın, Habeşi cemaati gibi çok sayıda dinî cemaatin Kırım Müslümanlar
Birliğine üye olmaları doğrultusunda teşvik edildikleri de iddia edilmiştir.
Heyet, çalışmaları sırasında, de facto Yönetimin bazı radikal Habeşi, Vahabi ve Selefi dinî akımları kullanma eğiliminde olduğuna dair duyumlar almıştır. Kırım Tatarlarını radikal
hareketlerin yanında gösterme ve diğer Rusya Müslümanları arasında eritme çabası olduğu da öne sürülmüştür.
g. Eğitim Hakkı ve Ana Dili Kullanımı
De facto Kırım Hükümeti yetkilileri, Kırım Tatarcasının, Rusça ve Ukraince yanında resmî dil olarak kabul edildiğini belirtmişlerdir. Ancak, bu olumlu adımın uygulamaya yansıdığına dair
işaretler yoktur. Eğitim alanında da Kırım Tatarcasına yeterince yer verilmediği görülmüştür.
İlhakla birlikte eğitim alanında önemli değişiklikler yapıldığı ve ciddi sorunlarla karşılaşıldığı Heyet üyelerinin yaptıkları görüşmelerde ortaya çıkmıştır. Eğitimdeki sorunların da esasen
Kırım Tatar toplumuna yönelik baskının bir aracı olduğu söylenebilir. Bu alandaki baskıların özellikle Kırım Tatar Millî Mektepleri üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. 1989 yılı
sonrasında Kırımda kurulmuş olan Millî Mektepler, birçok Kırım Tatarının çocuklarını göndermeyi tercih ettiği, resmî müfredatın uygulandığı, Kırım Tatarcasına da ağırlık veren okullardır. Kırım Tatar Millî Mekteplerinin sayısının 15 olduğu, esasen mevcut çocuk sayısına göre ihtiyacın 200 okul olduğu Kırım Tatar toplumunca ifade edilmiştir.
Ders kitaplarıyla ilgili büyük bir sorun yaşandığı görülmüştür. Kırımın Rusya Federasyonu tarafından ilhakı sonrasında Ukrayna döneminde okutulan ders kitaplarının kullanılmasının
yasaklanması ve yeni kitapların henüz tedarik edilmemiş olması nedeniyle eğitimin ciddi biçimde aksadığı ifade edilmiştir. Bu sorunun ne zaman çözülebileceğine ilişkin somut bilgi
elde edilememiştir.
Kırım Tatarcası resmî dil statüsünü kazanmışsa da uygulamada Kırım Tatarcasının kullanımında engellerle karşılaşıldığı, Rusçayı ön plana çıkaran bir eğitim politikası izlendiği, bu politikanın Millî Mekteplere de yansıdığı belirtilmiştir. Kırım Tatarcası ders saatlerinin tüm mekteplerde azaltıldığı, Kırım Tatarcası öğretmenlerinin yetiştirilmesi konusunda
sorunlar olduğu ve her Millî Mektepte bir Rus öğretmenin bulunmasının zorunlu kılındığı ifade edilmiştir. Kırım Tatarlarının kendi çabalarıyla oluşturdukları bu okullarda eğitimin
sürdürülmesini güçlendiren bürokratik engeller çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
VI. Toprak Meselesi ve Mülkiyetle İlgili Sorunlar
Toprak ve evlerin mülkiyeti meselesi uluslararası alanda fazla yankı bulmasa da, Kırım Tatarlarının büyük bir kısmının hayatını doğrudan etkileyen önemli bir konudur. Kırım Tatarları vatanlarına geri dönüş sonrasında, sürgünden önce yaşadıkları evlerine ve topraklarına yerleşme olanağı bulamamışlardır. Bu nedenle, kendilerine gösterilen yerlere veya boş buldukları devlet arazilerine kendi çabalarıyla konut yapmışlar ve Ukrayna yasaları
çerçevesinde yaptıkları evlerin (samazahvat) mülkiyetine kademeli olarak sahip olmaya başlamışlardır. Ancak, bugün Rus mevzuatının geçerli olmaya başlamasıyla Kırım Tatarlarının bir kısmı daha önce büyük zorluklarla yaptıkları evlerini kaybetme riski ile karşı
karşıya kalmışlardır. Rus makamları, yasal işlemleri tamamlanarak statüsü netleşmiş birinci dalga samazahvatların mülkiyetini Kırım Tatarlarına vermişse de statüsü netleşmemiş ikinci
dalga samazahvatların mülkiyetini edinme konusunda sorunlar olduğu anlaşılmıştır.
Kırım Tatarlarının toplu bir şekilde yaşadıkları 300 civarında mahalle olduğu, bunların 30 kadarının konum itibariyle önemli noktalarda olduğu belirtilmiştir. Bu önemli yerlerin
Kırım Tatarlarına verilmemesi için başka kişilere devredilmesi çalışmalarının yürütüldüğü, kullanım izni sorunlu olanların ise yıkılması doğrultusunda çalışmalar yapıldığı iddia
edilmiştir. Örneğin, Kurbanköydeki evlerin tapusunun olmadığı, de facto Hükümet yetkililerinin evlerin boşaltılmasını talep ettikleri ve başka yerde toprak verileceğini söyledikleri ifade edilmiştir. Ayrıca, Çistinkoyede (Simferopol yakınında) bazı evlerin
yıkılacağı iddia edilmiştir. Yapılan görüşmelerde toprak ve ev edinmeye ilişkin Rus mevzuatının Ukrayna kanunlarına kıyasla çok daha karışık olduğu belirtilmiştir.
De facto Hükümet yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, Kırım Tatarlarının yaptıkları evlere üzerlerine kurulu olduğu arazinin mülkiyeti de dâhil olmak üzere mülkiyet verileceği ve bunun bir defaya mahsus olarak parasız olarak gerçekleşeceği ifade edilmiştir. Yetkililer, Kırım Etnik İlişkiler ve Sürgünden Dönen Vatandaşlar Komitesi Başkanı Zaur Smirnovun bu konuda bir rapor hazırladığını belirtmişlerdir. Ancak, tapudan kastedilenin tam olarak ne olduğu, mülkiyetin tam olarak nasıl tanımlandığı, satmak, miras bırakmak gibi hususları içerip içermediği yapılan görüşmelerde netlik kazanmamıştır. De facto Hükümet yetkilileri
sorunun çözümü için çalıştıklarını, bir envanter çıkararak kimlerin hak sahibi olduğunu belirlemek istediklerini, adil bir çözüm için üç yasa tasarısı hazırladıklarını belirtmekle birlikte, sorunun çözümüne ilişkin somut veriler ortaya koymamışlar, Heyet üyelerinin talep etmelerine karşın sözünü ettikleri yasa tasarılarının metinlerini Heyetle paylaşmamışlardır.
Sorunun çözümü konusunda Kırım Tatarlarına da açık bilgi verilmediği anlaşılmaktadır.
Yapılan görüşmelerde yeni hukuk sistemine geçişin ve bunun gerektirdiği idari ve bürokratik süreçlerin tapu tahsislerini geciktirmek üzere maksatlı kullanıldığı kanaati oluşmuştur. Kırım
Tatarları yıllardır üzerinde yaşadıkları arazilerin ve içinde oturdukları evlerin geleceği konusunda son derece kaygılıdırlar. Yapılacak yeni düzenlemelerde taraflı davranılacağından
ve haklarını kaybedeceklerinden ciddi biçimde endişe etmektedirler.
VII. İfade Özgürlüğüne Yönelik Kısıtlamalar, Medya Üzerindeki Baskılar,
Haber Alma Özgürlüğünün Engellenmesi ve Gazetecilere Yönelik
Baskılar
Rusya Federasyonunun Kırımı ilhakı sonrasında medya üzerindeki baskı ve kontrol artmış, bunun sonucunda ifade özgürlüğü ve haber alma özgürlüğü önemli darbeler almıştır. Kırım Tatar medyası da bu gelişmelerden en ağır şekilde etkilenmiştir. Kırım Tatar medya kuruluşlarının Rus mevzuatı uyarınca yayın izni almak üzere Rusya Telekomünikasyon
Kontrol İdaresine (Roskomnadzor) yaptıkları başvurular bürokratik sebeplerle geciktirilmekte ve izin başvurularının değerlendirilme süresinin uzatılması fiilî olarak kapatılmaları anlamına gelmektedir. Ayrıca, gazetecilerin sistematik olarak sorgulanmaları ve medya kuruluşlarına yapılan baskınlar ifade özgürlüğünün önemli ölçüde kısıtlandığına işaret etmektedir.
Medya üzerindeki baskının en somut örneklerinden biri, Kırım Tatarları tarafından en çok izlenen ve doğru haber veren bir televizyon kanalı olarak tanımlanan ATRye yayın lisansının
çeşitli sebepler bahane edilerek verilmemesidir. Çoğunluk hissesi (%97) Rusya Federasyonu vatandaşı Lenur İslamova ait olan Medya Holdinge bağlı TV, radyo kanalları, web sitesi
bulunmaktadır (ATR Kanalı, Lale isimli çocuk kanalı, Meydan ve Lider FM isimli iki radyo kanalı, 15 Dakika isimli web sitesi.)
Tüm medya kuruluşlarının 1 Nisan 2015 tarihine kadar Rusya'nın Telekomünikasyon Kontrol İdaresinden (Roskomnadzor) lisans almalarının zorunlu hale getirilmesinin ardından, ATR
yöneticilerinin Ekim 2014 tarihinden bu yana Roskomnadzora dört defa başvuru yaptıkları, fakat her seferinde evraklarda küçük bazı düzeltmeler yapılması gerektiği dile getirilerek başvurularının kabul edilmediği öğrenilmiştir. Başvurulara doğrudan olumsuz yanıt verilmeden, evraklardaki eksiklikler mazeret gösterilerek çözümsüzlük sürecinin uzatılmasının amaçlandığı görülmektedir. Üçüncü başvurudan itibaren kanal yöneticilerinin bu konularda tecrübeli, Moskovada yerleşik ve bilinen bir hukuk firması aracılığıyla başvuru yapmalarına rağmen sonucun iki kez daha olumsuz olması, kararın siyasi bir niteliği olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca, radyo kanallarının frekans tahsisi konusunda sorun yaşadıkları da edinilen bilgiler arasındadır.
Yapılan görüşmelerde 2005 yılında kurulan ve tarafsız haberciliği ile ön plana çıkan ATRnin yayın izni başvurusunun reddedilmesi öncesindeki dönemde, bazı siyasetçilerin doğrudan
kanalı arayarak hem Kırım Tatar liderleri hakkında (Kırımoğlu ve Çubarov) haber yapılmaması, hem de kanalı satmaları için baskı yaptıkları bilgisi edinilmiştir. 20 Ocak 2015 tarihinde kanalda arama yapıldığı ve 26 Şubat 2014 olayları ile ilgili yayımlanmayan video çekimlerinin olup olmadığının araştırıldığı, bir kameramanın Heyetin ziyaretinden bir hafta önce tutuklandığı ve olaylara karışmakla suçlandığı bilgisi edinilmiştir.
Ayrıca, ATR yöneticilerinin, Eylül 2014ten itibaren kanalın hisselerini halka açmayı planladıkları, hisse sahibi olmak isteyen 3.500 kişinin dilekçe yazarak başvurduğu, ancak
izinler alınamadığı için henüz halka açılma işleminin gerçekleştirilemediği öğrenilmiştir. Buna rağmen, de facto Hükümet yetkilileri kanal yöneticilerini halkın paralarını almakla
suçlamaktadırlar. ATR yetkilileri ise hisse sahibi olmak üzere başvuranların paralarının dekont karşılığı ATR Kanalı adına bankada açılan bir hesaba yatırdıklarını ve her başvuru
sahibi ile hisse satışlarının 1 yıl içinde gerçekleşmemesi durumunda paralarının iade edileceğine dair bir sözleşme yaptıklarını bildirmişlerdir.
Internet haberciliği yapan Kırım Haber Ajansı (QHA), yöneticilerine yöneltilen baskılar ve Roskomnadzora yapılan başvurunun reddedilmesinin ardından faaliyetlerini Kievden
sürdürmek zorunda kalmış, Koordinatörü İsmet Yüksele 9 Ağustos 2014 tarihi itibariyle Kırıma beş yıl girme yasağı getirilmiş, Kırımda bulunan QHA Genel Müdürü Gayana Yüksel ise sistematik olarak sorgulanmıştır.
Kırım Vakfının mal varlıklarından olan KTMM binasına el konulması bu binada faaliyet gösteren Avdet Gazetesi ve Yıldız Dergisinin yayın hayatlarına son vermek zorunda
kalmalarına neden olmuştur. Roskomnadzordan yayın izni alamayan gazete ve dergilerin 1000den az basmaları halinde yayımlanmaya devam etmeleri yasal olarak mümkün ise de
finans kaynaklarının bütünüyle kesilmesi nedeniyle baskı yapamamaları fiilî olarak yayın yasağı anlamına gelmektedir. Avdet Gazetesi editörü Şevket Gaybullaev birçok kez sorgulanmış, aşırıcı yayınlar yapmakla suçlanmıştır.
Tarafsız habercilik yapan veya KTMM yanlısı yayın yaptığı düşünülen medya organlarına gerekli izinlerin verilmediği, diğer medya organlarının ise gerekli izinleri hiçbir sorun
çıkmadan aldıkları Heyet üyelerince tespit edilmiştir. Internet üzerinden haberciliği devam ettiren QHA birçok Kırım Tatarının Kırımdan haber alma ihtiyacına cevap verse de internet
kullanamayan kitleler açısından ATR televizyonunun yayın yapmamasının önemli bir eksiklik olduğu tespit edilmiştir. ATR haberciliğine sadece 15minut.org sitesinden devam etmektedir.
Yapılan görüşmelerde telefon, e-posta, facebook gibi iletişim olanaklarının da devlet tarafından izlendiği, hatta bunlara dayanılarak suçlamalar ve sorgulamalar yapıldığı da
anlaşılmıştır. Örneğin, İnsan Hakları Temas Grubunun Yalta Bölge Temsilcisi Emir-Usein Kuku, 2013 senesinde facebookta yazdığı bir yazıda halkları birbirine düşürme suç işlediği gerekçesi ile suçlanmış ve sorgulanmıştır.
De facto Hükümet yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, mevcut medya kuruluşlarının yerine yenilerinin ikame edilmesine yönelik faaliyetlerden bahsedilmiştir. Bu bağlamda yeni bir
Kırım Tatar yayın kanalı açılacağı bilgisi verilmiştir. Kırım Tatar Radyo ve Televizyonu kurulmasına ilişkin bir anlaşma imzalandığı, radyonun adının Vatan, TV kanalının adının ise Millet olacağı belirtilmiştir. Bu amaçla RF Federal bütçesinden 177 milyon Ruble ayrıldığı ifade edilmiştir. Ayrıca, İsmail Gaspıralı Medya Centerın kurulacağı söylenmiştir. Medya sektöründe çalışanların maaşlarının da iyileştirileceği belirtilmiştir. Medya mensuplarının yeni
yapılacak Medya Centerda daha iyi koşullarda çalışacakları ifade edilmiştir.
VIII. Ekonomik Durum ve Sorunlar
Kırımın ilhakının ardından Türk iş adamlarının bölgeye yönelik yatırım ve ticaretlerini arttırmak için Karadeniz Ekonomik İşbirliği Rusya Federasyonu Ulusal Komitesi Başkanı Viktor Arkhipovun çalışmalar yaptığı ve Kırıma gidecekheyetlerin oluşturulmasına destek olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, Türkiyede bulunan bazı Kırım Tatar temsilcilerinin de facto Kırım Hükümetinin desteğiyle Türkiye-Kırım İş Adamları Derneği (Birliği) kurulması
yönünde adım attıkları görülmüştür. Türkiyenin, Rusya Federasyonunun Kırımı ilhakını tanımamasına rağmen, bazı Türk iş adamlarının Rusya Federasyonunun Kırım için ayırdığını
ilan ettiği bütçenin kullanılacağı çeşitli projelerde yer almak istedikleri anlaşılmaktadır.
Ancak, ziyaret çerçevesinde yapılan görüşmelerde, Rusya Federasyonunun Kırım için ayırdığını belirttiği bütçenin Kırımda gerekli yasal düzenlemeler yapılmadığı için kısa vadede
kullanılamayacağı anlaşılmıştır. Yeni hukuk düzenine geçiş sürecindeki belirsizliklerin yapılacak yatırımlar, arazi alımı gibi konularda sorunlara yol açabileceği görülmektedir.
Rusya Federasyonunun Kırımdaki turizmi canlandırmak için havaalanını genişletme çalışmalarını sürdürdüğü ve kamu sektöründe çalışanların tatillerini Kırımda geçirmeleri
doğrultusunda teşvik edildikleri tespit edilmiştir.
Kırım Tatarları, yapılan görüşmeler sırasında ekonomik sıkıntılarını ancak doğrudan sorulduğu hâllerde dile getirmişlerdir. İş bulma konusunda maruz kaldıkları ayrımcılıkları,
özellikle kamu sektöründe istihdamda karşılaştıkları engelleri ve makul bir yaşam standartlarına sahip olma istekleri dile getirilmişse de önceliğin ekonomik sorunlar olmadığı görülmüştür. Görüşmelerde, Kırım Tatarları için öncelikli konunun millî kimliklerini korumak ve yaşatmak olduğu anlaşılmıştır.
IX. Kültürel Yaşama İlişkin Baskılar: Maddi ve Manevi Kültür Unsurlarını Yok Etme ve İtibarsızlaştırmaya Yönelik Uygulanan Sistematik Politika
Millî anlam taşıyan kişiler, günler, olaylara dair anma faaliyetlerinin önlenmesi, milli değerlerin yok sayılması, milli kurumların lağvedilmesi ve yerlerine yeni sembol, gün ve
kurumların ikame edilmesinin, de facto Hükümet tarafından sistematik olarak yapılanuygulamalar olduğu kanaatine varılmıştır. Bu bağlamda verilebilecek örnekler arasında şunlar
sayılabilir: Kırım Tatar liderliği hakkında yapılan itibarsızlaştırma propagandası ve yerlerine yeni yöneticilerin getirilmesi; 18 Mayıs Anma Gününün yasaklanması; bunun yerine 21 Nisan 2014te RF Devlet Başkanı Putinin imzaladığı itibarı iade edilen halkların diriliş günü olarak tanımlanan Kırım Tatarlarının ve Diğer Sürgün Edilen Halklarının Rehabilitasyonuna Dair Yasanın kabulünün kutlanmasının önerilmesi; Hıdrellez
kutlamalarının de facto Hükümet yetkilileri tarafından sahiplenilmesi ve organize edilmesi; Kırım Fonu bünyesindeki maddi kültür varlıklarına el konularak başka kurumlara aktarılması;
Numan Çelebicihanın öldürüldüğü gün olan 23 Şubatın Asker Günü olarak kutlanılması; Kırım Tatar halkının manevi dünyasında önemli bir meşruiyeti olan Kırım Müftülüğünün
yerine Tavriya Müftülüğünün kurulması çabaları; Kırım Tatar halkı için büyük önem arz eden ve güvenilen ATR, QHA, Avdet gibi medya organlarının faaliyetlerinin engellenmesi, yerlerine yeni TV ve radyoların kurulması ve yeni gazetelerin çıkarılması girişimleri.
De facto Hükümet yetkilileri ile yapılan görüşmelerde Kırım Tatar kültürel mirasına ve maddi kültür varlıklarına verilen öneme vurgu yapılmış, Kırım Tatar eserlerinin ve sanatının korunacağı belirtilmiştir. Ancak, Kırım Tatar toplumunun kültürel gelecekleri konusunda endişesini koruduğu ve yönetime güven duymadığı tespit edilmiştir.
X. Öneriler
1. De facto Kırım Hükümetinin insan hakları ihlallerinin tespiti, ilgili platformlarda duyurulması ve tartışılması,
2. Kırım Tatar medyası üzerindeki baskı ve hukuksuzlukların tespiti ve ilgili platformlarda duyurulması ve tartışılması,
3. Öz-Savunma Birliklerinin eylemlerinin takip edilmesi ve yaptıkları insan hakları ihlallerinin gündeme getirilmesi,
4. Uluslararası insan hakları mekanizmalarının Kırıma girmelerinin ve gerekli çalışmaları yapabilmelerinin sağlanması,
5. AGİTin ilgili mekanizmalarının Kırıma girişinin ve daimi ofis kurmak da dahil olmak üzere özgürce raporlama yapmasının sağlanması için AGİT üyesi ülkelerin girişimde bulunmaları,
6. Kayıplar, uzun tutukluluk, ifade özgürlüğünün engellenmesi ve diğer ihlaller konularında ilgili Birleşmiş Milletler mekanizmalarının harekete geçmesi, uygun olacaktır.
KIRIMA GÖNDERİLEN GAYRİRESMİ HEYET ÜYELERİ
(26-30 NİSAN 2015)
Prof. Dr. Zafer Üskül (Heyet Başkanı)
(TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu eski Başkanı- Öğretim Üyesi)
Prof. Dr. Ayşegül Aydıngün (ODTÜ)
Prof. Dr. Abdullah Gündoğdu (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. İbrahim Kaya (İstanbul Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Levent Korkut (Medipol Üniversitesi)
Çağla Mazlum (DEİK Avrasya Koordinatörü)
EK I
Kırım Ziyareti sırasında yakınları ile görüşmeler sonucunda heyet tarafından doğrulanmış ölü
ve kayıp Kırım Tatarlarının Listesi
Öldürülen Tatarlar
1- Reşat Ametov
2- Edem Asanov
Kayıplar
1- İslam Cepparov
2- Cevdet İslamov
3- Timur Shaimardanov
4- Seiran Zinedinov
1 Söz konusu yasal düzenleme Mart 2014te yapılmış, Rusya vatandaşlığına geçişe itiraz süresi, Rusyanın,
Kırımın Rusya Federasyonuna dâhil oluş tarihi olarak kabul ettiği 18 Mart tarihi esas alınarak, bir ay sonrası
(18 Nisan) olarak belirlenmiştir. Rusya vatandaşlığına geçmeyi reddedenler ve/veya Ukrayna vatandaşlığını
bırakmayanlar önemli ayrımcılıklara maruz kalmaktadırlar. Öte yandan, Kırımda yaşayan yabancı sayısına bağlı
olarak, Rusya vatandaşlığına geçmeyenler sınır dışı edilme tehlikesi altındadırlar.
2 Bkz Ek I.
3 Edem Asanov ve Bilal Bilalovun da cesetleri bulunmuştur.