"Vatan sevgisi imandandır"

“ZAMPİRA ANAY”


Şükrü BİLGİLİ

 

 

 

 

 

 

Ya annesi ya da babası Kırım Tatar Türkleri'nden olan Kırıkkaleli Sayın Prof.Nevzat Yalçıntaş Ağabeyimiz Tercüman gazetesindeki bir yazısında şöyle diyor:

“Aklı başında herkesin gördüğü ve sosyoloji ilminin tastiklediği çok açık bir gerçek var: sağlam, dayanıklı toplumlar, sağlam ailelere dayanır. Toplumun temeli ailedir; aynen mülkün temelinin adalet olduğu gibi. Aile ne kadar güçlü ise millet o kadar kudretlidir. Bu gerçeği ben Sovyetler Birliği yıkılıp dağılırken Rusya ve Türk Cumhuriyetleri'nde, meslekten bir sosyal bilimci olarak bizzat müşahede ettim. Bütün tahrip ediciliği ve canavarlığına rağmen bolşeviklik Türk ve Müslüman topluluklarını yıkamamış, bozamamıştı. Sebep çok belirgindi:Türk ailesi ve onun çekirdeği anneler bozulmamıştı, sapasağlamdı, inanç, örf ve âdet dipdiri yaşatılıyordu.”.

Hemen hemen romanlarının çoğunda Kırım'a duyduğu sevgiyi ve özlemi  dile getiren, hayatının bir bölümünü romanlaştıran; “Bazı kimselerce tanıtıldığım gibi Kırım'ın Kızıltaş köyünde doğmadım; Kızıltaş'ın üç kilometre kadar güneyindeki Gurzuf kasabasında doğdum” diyen ve Kırım'a sevdalı meşhur Gurzuflu romancımız Cengiz Dağcı Kırım Tatar Türklerinin çile çekmiş cefakâr, fedakâr Anayları için bakın “Hatıralar” kitabının yüz seksen beş ve yüz seksen altıncı sayfasında: “Yurdundan yuvasından çıkmış veya çıkarılmış bir ulusun anaları kadar (yalnızca o günler değil, bütün tarihleri boyunca ve en zor şartlar altında) hayatta kalma ve yaşama mücadelesi verebilen başka bir ulusun kadınları var mı, bilmiyorum.” diyor ve devam ediyor:

“Bağımsızlıklarını kaybettiklerinden sonra tarihlerinin her döneminde delik deşik teknelerin içinde fırtınalı Karadeniz'i geçip Aktoprağa giderlerken; zamanımızda Almanya'nın çalışma kamplarında, sonrada sürgün trenlerinin katar vagonlarında Kırım'ı akıllarından çıkarmamış; yalnızca düşünmeye kalmayıp, sırtlarında taşıdıkları bohça ve bavullar içerisinde Kırım'dan aldıkları bir avuç toprakla birlikte, bir avuç un, kuru fasulye ve peksimetleriyle yavrularını Kırım için besleyip büyütmüş ve,

Yel eskende sallanır ağaç dalları,

Bizim için haram oldu Kırım yolları

gibi yanık türkülerini söylerken de geçen her gün, Bu son gündür, bugünden sonra Kırım'ın yolu açılacak bizim için demiş ve günün birinde mukaddes topraklarına döneceklerine inanmışlar.”

Gördüğünüz gibi, zulmün acılarını iliklerinde hissetmiş anaylarımızı her iki yazarda ne güzel anlatıyor.

İşte bu anaylardan biridir bugün size tanıtacağın Zampira Anay. Anayların anası; Bilge Anay.

Yaşı altmışbeş belki de yetmiş idi. İri gövdesi, iri camlı gözlükleri altında, omuzundan taktığı çoban çantası, boynundaki tahta takısı, elindeki bastonu ile Kırım Tatar Türklerinin anaylarının yıkılmadığını , yıkılmayacağını, on- on-beş yaşlarında tren vagonlarında sürgünün acısını tatmış, ama Cengiz Dağcı'nın söylediği gibi “bugünden sonra Kırım'ın yolu açılacak bizim için demiş ve günün birinde mukaddes topraklarına döneceklerine inanmış”  idealist bir bilge Anaydı Zampira Anay.

Başındaki ince tülbenti, giydiği solgun elbisesi onu sıradan bir köylü kadın gibi gösteriyordu. İlk baktığımda bende sıradan bir köylü kadını dedim kendi kendime. Aslında O sıradan bir köylü kadını değilmiş;daha sonra öğrendiğimde, O bir doktormuş; ama hiçde doktora benzemiyordu; hani Türkiyemizde beyaz önlüklü, bakımlı, makyajlı doktorlar gibi bir doktor bekliyordum karşımda.

O   çile çekmişti, yoksulluk içinde büyümüştü ve halada yoksulluk içinde çırpıyordu;buna rağmen vatanına hizmet için koşarak gelmiş, doğduğu Ayserey köyündeki kendi diliyle konuşan insanlara, gerek bir doktor olarak gereksede Kırım Tatar Türklerinin Kırımdaki mücadelesinde bir Bilge Anay olarak hizmet ediyordu bıkmadan, usanmadan.

Her haliyle benimle konuşmak istiyordu. Kalabalıkları yara yara bulunduğum yere geliyordu.Yanıma gelmeye çalışan iri gövdeli yaşlı anay “ ne diyecek?” diye bende birkaç adım attım ona doğru. Elimden tuttu;sanki kendi anamın elleriydi; pamuk gibi, tombuldu.. Başımı eğip, öptüm; uzatılan sımsıcak yumuşacık o çile çekmiş güzelim elleri. Başımı okşadı.O güzel dudaklarından şu cümler döküldü:

“Balam avzuna sağlık.Yahşi okudun şiirni. Maga bu şiirnin kasetini ciberebilir misin” dedi.

Bende birden şaşırdım. Bana bugüne kadar ilk defa böyle bir teklif gemişti. İri camlı gözlerinin içine baktım.

“Anay” dedim, “Ben şaiir  değilim. Sadece bir şiir okudum. Bu şiirde benim değil. Bu şiir Dernek Başkanımız Ahmet Ihsan Kırımlı'ya ait. Bugüne kadar ben kaset maset doldurmadım.” dediysemde Zampira Anay ikna olmuyordu. ”Hayır” diyordu ”Sen bana bu şiirin kasetini doldurup göndereceksin. Bu şiir Hakan Kırımlı'nın babasının mı? Hakan Kırımlıyı tanıyor musun? Eğer tanıyorsan Ona selam söyle . O beni çok iyi tanır ” dedi ve benden ayrıca Yunus Emre'nin ve Ziya Paşa'nın şiir ve kasetlerini gönderirmemi istedi.

Sonunda ikna etti beni Zampira Anay. “Tamam dedim bir kasete bu şiiri okuyup sana göndereyim. Ama bu kasetleri sana nasıl ulaştıracağım. Okuduğum bu şiiri ne yapacaksın?” dedim. “Balam gelecek sene Özbekistana keteceğim. Biliyorsunki kelecek sene “Kırım Tatar Türklerinin Matem Günü”nün altmışıncı yılı. Senin bu şiirini orada okutturacağım. Sen Celal İçten'i tanıyor musun“ dedi .Ben de tanıdığımı söyledim. “O zaman ona bir mektup yazdırayım. Bu mektubumu ona ulaştır. Celal maga senin kasetlerini ulaştırır.” dedi bende not defterimi çıkardım. Zampira anayın ağzından Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Sayın Celal İçten'e yazdığı mektubu aynen yazıyorum.

“Celal Tuvganım,

Öğlede sana bır kavede pişirip aşatamadım. Menim de canım darda. Saga bek büyük bir ricam bar. Bu yakın ortada Enver Paşa’nın mezarını ziyaret etecek bolup niyetlenemen. Onda Şükrü Bilgili'nin icra etken şiirlerinni alp ketmek lazım. Bu fantaziya değil. Men senden çok şiy soraganım yok. Yalvaraman bu kasetni maga ciber. Sevip sayıp, senin etken işlerini Yaratucumuz yardımcı olsun dep daima dua etken Zampira tuvganın veselam Amin.”

Ayrıca bana adresini yazdırmak istedi. Adres Rusça olduğu için yazamadım. O sırada yanımızda Cemiloğlunun kız kardeşi imdadıma yetişti. Benden not defterimi alarak Zampira Anayın adresini yazdı. Zampira Anay gülen gözleriyle gözlerime bakarak :

“Balam Şükrü, şu tekerlemeyide notlarının arasına yaz dedi. Hemen acele acele yazdım.

“Sinek kartalı salladı.

Vurdu yere yalan değil, gerçektir.

Bende gördüm tozunu” dedi ve gülerek yanımdan ayrıldı.

Ne demek istemişti Zampira Anay;o anda anlayamamıştım.

Sinek kimdi?

Kartal kimdi?

Yere vurulan kimdi?

(Bir sinek bir kartalı kaldırıp yere vurdu” Yunus Emre (Dr.Orhan F.Köprülü, Türk Klâsikleri, Yunus Emre'den âşık Veysel'e, Dösar, İstanbul, 1984 , sayfa,182)

Bunları düşünürken benden kaset isteyen bu Anay bir de baktım ki Cemiloğlu'nun önünde mikrofonda konuşma yapıyordu. Konuşmasın sonunda “Amene Resulü” ve “Fatiha” süresini okudu. Herkes bu duaya amin deyip ellerini yüzlerine götürdü.

Yetmiş yıl dinsizlik propagandısıyla yetişmiş bu anay “Fatiha “ve “ Amene Resülü” doğru ve çok güzel okumuştu.

Bu anay hem beden, hem ruh, hem de bir dava  hekimiydi. Elindeki bastona rağmen ayakta idi. Kırım davasına gönül vermiş, ilerlemiş yaşına rağmen hala Özbekistan'a gideceğim, bu şiirleri orada okutacağım diyen bu Anayın azmini görünce, Kırım için bir araya gelmeyen, bir çatı altında toplanmayan, “Dilde, fikirde işte birlik” ilkesiyle hareket etmeyen, düşmanı sevindirecek şekilde birilerini suçlayarak davaya hizmet edeceğine inanan insanlardan utandım.

Ve bu insanların aşağıda şiirimi tekrar okumasını ve tekrar tekrar düşünmesini arzu ediyorum.

Bu davaya Zampira Anay gibi nice asenalara ihtiyaç var.

Asenalar görev başına...

Kırımda Zampira anaylar sizleri bekliyor:gözü kızıl yaşlı olarak..

BU KAVGA NİYE?

Çamur at kalsın izi,

Düşman seyrediyor bizi,

Gözü yaşlı balalar bekler bizi.

Bu kavga niye söyle kardaşım?

 

Gelin bir olalım bin olalım,

Bala şaga Kırım'ga tolalım,

Gerçek birer Tatar bolalım

Bu kavga niye söyle soydaşım?

 

Kırım'da işsiz babaylar,

Evsiz barksız anaylar,

Aş pişirecek tuz bulamaylar,

Bu kavga niye söyle yoldaşım?

 

Hani dilde, fikirde işte birlik,

Ne oldu Tatardaki eski dirlik,

Çamurla kurulur mu birlik

Bu kavga niye söyle ırkdaşım?

 

Yetmez mi bu çektiğimiz çile,

Geçmişte düşman yapmıştı hile,

Niçin geliyoruz oyuna bile bile

Bu kavga niye söyle kardaşım?

 

Git Kırım'a gör; gözü yaşlı anayı,

Bir kere dinle yaşlı kartbabayı,

Senden yardım ister anayı babayı,

Bu kavga niye söyle soydaşım?

 

Birbirimizi yiyerek kaybetmiştik vatanı,

Sen bir Tatarsın unutma şehit atanı,

Gel beraber kurtaralım bu cennet vatanı,

Bu kavga niye söyle gardaşım.

 

Hizmet yolunda yarışalım seninle,

Bakmayalım birbirimize kinle,

Ne olur? Bir kerede bu sesi dinle,

Ver elini gardaşım,dost olalım seninle.          



Özet: Yaşı altmışbeş belki de yetmiş idi. İri gövdesi, iri camlı gözlükleri altında, omuzundan taktığı çoban çantası, boynundaki tahta takısı, elindeki bastonu ile Kırım Tatar Türklerinin anaylarının yıkılmadığını , yıkılmayacağını, on- on-beş yaşlarında tren vagonlarında sürgünün acısını tatmış, ama Cengiz Dağcı'nın söylediği gibi “bugünden sonra Kırım'ın yolu açılacak bizim için demiş ve günün birinde mukaddes topraklarına döneceklerine inanmış”  idealist bir bilge Anaydı Zampira Anay.


Konu:
edebiyat


Güncelleme:
14.04.2008 13:36:38


Yazarın diğer yazıları:
Şükrü BİLGİLİ


23. sayıdaki diğer yazılar

1873 defa okundu
Yazıcı uyumlu sayfa