"Vatan sevgisi imandandır"

İSMAİL BEY GASPIRALI ve GÜNÜMÜZDE BİRLİK ANLAYIŞI


Ertuğrul KARAŞ



14. yüzyılın başlarına kadar Türk Dünyası başlıca Timur, Altınorda ve Osmanlı gibi çok önemli üç büyük devletin hakimiyeti altında yaşamaktaydı. Timur’un hem 1396’da Altınorda ve 1402’de Osmanlı Devleti ile girdiği çatışmadan galip çıkan devlet olması, Altınorda’nın hanlıklara ve Osmanlı’nın ise beyliklere bölünmesine yol açmıştır. Bu hiç şüphe yok ki, geriye dönük olarak son 600 yıl içerisinde Türk Dünyasında var olan birlik ve bütünlüğe vurulan en büyük darbelerden biridir ve bir anlamda söylenecek olursa Türk Dünyasında dağılma ve parçalanmanın başlangıcı sayılabilir. Bu parçalanmadan sonrasında Osmanlı Devleti Çelebi Mehmet sayesinde birlik ve bütünlüğünü yeniden tesis etmeyi başarırken, beş parçaya bölünen Altınorda Devleti bir daha belini doğrultamayacak şekilde parçalanmaktan ve 1552’de Kazan’ın işgali ile başlayan süreç sonrasında birer birer Rusya’nın işgalinden kendisini kurtaramamıştır. Altınorda’nın bir parçasını teşkil eden Kırım Hanlığı ise 1475’den itibaren kaderini Osmanlı ile bütünleştirerek varlığını 1783’e devam ettirebilmiş; ancak Kırım Türkleri nihai olarak önce Çarlık Rusyasının ve sonra ise Bolşeviklerin iktidara gelmeleri ile kelimenin tam anlamıyla bir sürgün, baskı, tehcir (zorla göç ettirme) ve soykırımın kurbanı olmaktan kurtulamamışlardır.

Yaklaşık 100 yıl boyunca devam eden Rus işgalini takiben Kırım’da Rus iskânı ve Rusya dışından göçmenlerin Kırım’da yerleştirilmesi sırasında göç ettirme ve Ruslaştırma uygulamaları alabildiğince devam etmiştir. Kırım’dan yaşanan göçlerin temel sebebi de esasen bu uygulamalar olmuştur. Ancak 1851’de Kırım’ın tarihi hanlık başkenti Bahçesaray yakınlarındaki Avcıköy’de dünyaya gelen İsmail Bey Gaspıralı, döneminin tarihi, kültürel ve siyasi şartlarını son derece doğru bir şekilde etüt edebilmiş ve Türk Dünyasında yaşanan dağınıklığın ortadan kaldırılabilmesi için gerekli olanı görerek ünlü “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” şiarı ile öncelikli ihtiyacın bu birlikten geçtiğini ortaya koymuştur. Bu amaçla Gaspıralı, bütün bir ömrünü Türk Dünyasının birliği için sadece teorik olarak değil ve fakat aynı zamanda uygulamalı olarak hayatının vazgeçilmez hedefi olarak tespit etmiştir. Dönemi için oldukça yeni sayılabilecek uygulamaları gördüğü çeşitli tepkilere rağmen uygulamadan geri kalmamış ve Kırım’da yaptıklarının daha sonra Türk Dünyasının diğer bölgelerinde de taklit edildiğine şahit olunmuştur. Gaspıralı’nın “birlik”ten ve bu kavramın altında yatanlardan ne anladığının en büyük işaretlerini Rus işgalinin 100. yılına rastlayan 10 Nisan 1883’ten itibaren Bahçesaray’da yayınlamaya başladığı Tercüman gazetesinde, yeni usulle eğitim yapan mekteplerinde, iştirak ettiği Rusya Müslümanları kongrelerinde “Milletin Babası” ilan edilmesinde ve nihai olarak 11 Eylül 1911’deki vefatına sayıları 5000’i aşan sayıda Kırım’dan ve Türk Dünyasının çeşitli yerlerinden gelerek cenazesine iştirak eden kalabalık kitlede görmek mümkündür. Vefatı sonrasında Gaspıralı’nın fikirleri milletine rehberlik etmeye devam etmiş; 9 Aralık 1917’de Kırım’da kurulan millî devletin temellerini atan kadro da onun fikirleri ile beslenenler teşkil etmiştir.

Kırım’da Bolşeviklerin iktidarı tam ve kesin bir şekilde iktidarı ele geçirmelerini müteakip kurulan Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı yine o vakitler kitlesel göç ve Rus iskânı politikasının bir sonucu olarak yarımadada % 25 civarında bir nüfusla sahip bir azınlık durumuna düşürülen Kırım Türklerince kurulan hükümetin başkanı olan Veli İbrahim de 1917’de kurulan Millî Fırkanın (partinin) bir mensubudur.

Kırım’da Rus işgalinin şekil değiştirerek devamı sırasında pek çok tarihi Hanlık eserleri ve kültürel eserler yok olmaktan kurtulamamıştır. Ancak, tarihi yok oluş süreci sırasında milleti bir arada tutan, Kırım’da ve Türk Dünyasında birliğin sembolü ve mimarı olan Gaspıralı’nın fikirleri bugün de milletine rehberlik etmektedir.

Sayıları 300 bin civarında olarak yarımadanın % 12’lik bir kısmına tekabül eden bir oranda ve gayet zor şartlarda vatana dönen Kırım Türkleri, kardeşlerinin ve dindaşlarının ilgi ve desteğini bekliyor. Bu konudaki en büyük sorumluluk da adına “diaspora” denen ve çoğunluğu Kırım’ın dışında bulunan Kırım Türklerine büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Bundan önceki bir yazımızda “Çeşitli isimlerle Kırım’a ve Kırım Kültürüne hizmet etmek üzere var olan derneklerimizin birinci görevi, bu fonksiyonu icra edecek hedeflerin belirlenmesi ve bu yönde projeler geliştirerek uygulamaya konulması olmalıdır. Zira derneklerimizin varlık sebebi kendileri değil, hedefleri olmalıdır. Bu böyle anlaşıldığı taktirde ancak araçlar amaç olmaktan çıkarılır” demiş idik. Evet, tarih bize Kırım’da devam eden bir mücadelede görev bekliyor. Kırım’da eğitim, sağlık, geri dönüş, yerleşim ve işsizlik konularında problemler devam ediyor. Bu saydıklarımız yaşanan genel problemler. Ayrıca bunlara ilaveten Bahçesaray’da Temmuz ayında meydana gelen Kırım Türklerine karşı yapılan ve yerli Ruslarca proveke edilen Kırım Türklerine karşı yapılan saldırı benzerleri de var. Bu ve benzeri olaylar, gerekli tepkiyi göstermeyi bekliyor. Kırım’da kendi radyosu, kendi televizyonunu kurmak veya var olanları yaşatmak ve yaşatılmasına destek olmak, 15 civarındaki milli mekteplerin tamir ve bakımları ile ihtiyaçlarının giderilmesi, Milli meclisin faaliyetlerini devam ettirebilmesi için maddi desteğin artırılması, Kırım’da azınlık durumundaki halkın dini ihtiyaçlarının teminine yardımcı olunması, çeşitli seviyelerde mesleki kurslar açılması, Kırım’daki Türklerin ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik çeşitli kampanyalar açılması, açılanlara destek olunması, Kırım’da çıkarılan çeşitli yayınlara aboneliklerin yapılarak maddi destek sağlanması, Türkiye’de veya dünyanın başka yerlerinde eğitim görmekte olan gençlerin tespit edilerek maddi destek temini veya bu gibi faaliyetlere aracılık edilmesi Kırım Türklerince kurulan derneklerin başlıca görevleri olmalıdır.

İsmail Bey Gaspıralı hakkın rahmetine kavuşalı yaklaşık 100 yıl geçmiştir ve Gaspıralı’yı artık geri getirmenin de imkânı yoktur. Onun bıraktığı en büyük eser, hiç şüphe yok onun ortaya koyduğu “birlik” fikridir. Bugün birlikten anlaşılması gereken, derneklerimizce daha organize, planlı ve programlı faaliyetlerin gerçekleştirilmesi olmalıdır. Yılda bir kere çibörek gecesi ile tepreş faaliyeti gerçekleştirmek suretiyle derneklerimizin kültürel zenginliklerin devam ettirilmesi elbet de güzel. Ancak, bundan daha önemli olan ve Kırım’da var olma ile yok olma arasında bir millî mücadeleye destek olmak için bunlar yeterli değil. Birey olarak dünyanın başka yerlerindeki olayları yakından takip eden bizler, yanı başımızda kendi kardeşlerinin ihtiyaçlarına görmezlikten gelerek, kulaklarımızı tıkayamaz ve ağzımızı kapatamayız. Bütün bu meseleler çözülürken elbet de eksiklikler ve yanlışlıklar olabilir. Hatta Gaspıralı’nın “birlik” şiarını ağzından eksik etmeyerek ayrılık tohumları ekenler de bulunabilir. Bütün bunları bilerek birey olarak kendi kendimize sormamız gereken soru şu olmalıdır:

“Bugün Kırım için ne yaptım?”




Özet: Bu konudaki en büyük sorumluluk da adına “diaspora” denen ve çoğunluğu Kırım’ın dışında bulunan Kırım Türklerine büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Bundan önceki bir yazımızda “Çeşitli isimlerle Kırım’a ve Kırım Kültürüne hizmet etmek üzere var olan derneklerimizin birinci görevi, bu fonksiyonu icra edecek hedeflerin belirlenmesi ve bu yönde projeler geliştirerek uygulamaya konulması olmalıdır. Zira derneklerimizin varlık sebebi kendileri değil, hedefleri olmalıdır.


Konu:
yazı


Güncelleme:
06.09.2014 17:31:12


Yazarın diğer yazıları:
Ertuğrul KARAŞ


45. sayıdaki diğer yazılar

215 defa okundu
Yazıcı uyumlu sayfa