"Vatan sevgisi imandandır"

KARADENİZ’İN KUZEY’İNDE Kİ İLK KIRIM HANI MELEK HACI GİRAY HAN Ve GİRAY İBARESİ


Cihan YALVAR

     

Hacı Giray Han bilindiği gibi 342 yıl hüküm sürmüş olan Kuzey yolunun önemli ticari merkezlerine sahip, Osmanlı Devleti’nin kadim dostu olarak anılan Kırım Hanlığı’nın kurucusudur. Kimi otoriteler ilk Kırım Hanı’nı Mengli Giray Han olarak kabul ederler. Fakat kim neyi kabul ederse etsin her ihtimalle Hacı Giray Han Kırım Hanlığı’nı teşekkül ettiren yegâne kişidir. Nasıl Osman Gazi Osmanlı Devleti’nin ilk beyi, hükümdarı sayılıyorsa aynı şekilde Hacı Giray Han’ında bu şekilde İlk Kırım Hanı olarak sayılması ve belirtilmesi gerekmektedir. Nitekim o Giray sülalesinin kurucusudur. Karadeniz’in Kuzey’inde geçirilen en sıkıntılı dönemde Kırım’a gelip bağımsız bir hanlık kurmuştur. Tabiki bu sancılı dönemden sağ salim hür bir organizasyon kurmak pek de kolay olmamıştır. Bu çerçevede Hacı Giray Han’ın yönetici ve askeri özelliklerini rahatlıkla görebiliriz. Yazımda olayları ve olayların birbirleriyle olan bağlantılarını daha iyi görerek Kırım Hanlığı’nın kurucusu Melek Hacı Giray Han’ı daha yakından tanıyacaksınız.

Hacı Giray Han’a Melek ismi verilmesini bazı tarihçiler devrin kaynaklarına göre meleklere benzeyen bir yüz yapısı olmasına bağlamışlardır. Bütün Türkçe kaynaklar, I. Hacı Giray’ın Cengiz Han’ın soyundan geldiğini ve Kırım Hanlığı’nın da Kıpçak ‘’ulus’’larından birine ait bulunan Tatar Hanlığı’nın sadece bir kolu olduğunu söyleme konusunda ağız birliği etmiştir. Fakat o dönem yazılan eserlere bakıldığında aslında durum çok karışıktır. Bu dönemim bazı yazarları Küçük Muhammed’in Hacı Giray’ın babası olarak kabul edilebileceği fikrini savunmuşlardır, fakat bu imkânsızdır. Diğer kaynaklarda da Büyük Muhammed’i babası olarak göstermektedirler. Hacı Giray’ın ortaya çıkışı hakkındaki en makul izah tarzı, Litvanya ve Polonya tarihinde şöyle anlatılır:’’O sene (1443) hanları varis bırakmadan ölmüş olan Perekop,Barın ve Şirin Tatarları Litvanya büyük prensi Kasimir’e, Altınorda’dan kaçıp orada mülteci olarak yaşayan Hacı Giray’ı kendilerine han olarak vermesi talebiyle bir heyet gönderdiler’’.Bu görüşe göre Hacı Giray Litvanya’da doğmuştur.1428 yılında Altınorda’da hakimiyeti ele geçirmek için bir teşebbüste bulunmuş ve başarısızlığa uğrayınca tekrar Litvanya’ya dönmüştür.Kırım’daki Tatarlardan hanları olması davetini alınca kabul etti ve siyasi otoritesini sadece .Kırım Han’ı oluşuna dayandırdı.O tarihlerde Kırım sikkelerinde adı görülmeye başlandı ve eski Tatar Kıpçak mührünün yerini üstünde baykuş resmi olan Kırım hanlarının yeni mührü aldı.Bu dönemin tarihini taşıyan ve hükümranlık sembolü kabul edilen beş adet gümüş paradan birisi üzerinde ‘’Es-Sultan Hacı Giray bin Gıyaseddin Han’’ ifadesinin yer alması, Hacı Giray’ın babasının isminin Gıyaseddin olduğunu göstermektedir. Yalnız Hacı Giray her kimin oğlu olursa olsun, şüpheye yer olmayan konu şudur ki, o gerçekten Cengiz Han’ın soyundan gelen bir aileye mensuptur ve onun Osmanlı egemenliği altında Kırım Hanı olarak hüküm süren bütün halefleri bu soyun üyesidirler.

Kırım sakinlerinin ismi üzerine söylenebilecek pek çok şey mevcuttur. Bu çerçevede, Kırım hanlarının hepsi, ortak bir şekilde Giray adı ile ilişkilidirler. Birkaç tarih yazarının düşüncesine göre, söz konusu isim bir Türk kabilesinin özel isminden uyarlanmış olmalıdır. Ancak bu iddia, anılan isim bilinen Türk kabile adları listelerinin hiçbirinde yer almadığı için, inanılır değildir. Bir Osmanlı devlet adamı, bilim adamı, tarihçi, hukukçu, şairi olan Ahmet Cevdet Paşa’ya göre; Giray adlı bir kabile mevcuttur.’’Tatar hanları, sultanları ve ayanı eski bir adetlerine göre süt emen çocuklarını ergenlik çağına kadar kabilelerden birinin terbiyesine vermekteydiler. Hacı Giray’ı babası olup, soyu yedi göbekte Cengiz Han’a ulaşan Gıyaseddin Sultan’da bu adet üzerine’’Geray’’(Giray) kabilesi tarafından yetiştirilmişti. Geray kabilesinin ileri gelenlerinden Devlet Geldi Sufi’nin hacdan döndüğü gün oğlu dünyaya geldiği için’’Hacı Giray’’ adını koymuştur. Zaman gelip Hacı Giray tahta geçince Devlet Geldi Sufi bütün bu olayları ona anlatmış ve Geray(Giray) kelimesinin Cengiz Han neslinden sultanların(Kırım hanlarının) isimlerine ilavesini istemiştir. Yerinde görülen bu istek üzerine Geray lafzının hanların isimlerine ilave olunması bir adet olmuştur. Başka bir deyişle ise Geray yani Giray isminin Kırım hanlarının isimlerine ilave olması Atalık Kurumu denilen müessese ile oluşmuştur.

 Hacı Giray Kırım Han’ı olduktan sonra ilk işi Altınorda tahtını ele geçirme denemelerinden sonra bağımsız bir Kırım Devleti kurmak oldu. Fakat bunun için komşuları ve Altınorda’nın arasında olan Tatar asilzadelerini yanına çekmesi gerekmekteydi. Bağımsız bir Kırım Devleti için temelin sağlam atılması gerekliydi. Bu temelde de yatan en önemli unsur nüfus ve askerdir. Hacı Giray’ın karşısında Altınorda durmaya devam ediyordu. Hacı Giray’da Kırım da sağlam bir üs oluşturamazsa bağımsızlık gayretlerinin suya düşeceğini biliyordu. Bunun içinde Hacı Giray’ın ilk işi kendine müttefik aramak olacaktı.Hacı Giray Polonya-Litvanya ve Moskova arasında kararsız kalmıştı. Altınorda ile Moskova müttefikti ve Moskof prensleri uzun bir zamandan beri Tatar hükümranlığına karşı baş kaldırıyorlardı.1445 yılında Hacı Giray Polonya/Litvanya ittifakını gerçekleştirdi.1452 yılında ise Altınorda Hanı Seyyid Ahmet Han’a saldırdı ve Polonya/Litvanya ile Seyyid Ahmet Han’ı yenmeyi başardı. Hacı Giray ayriyeten silah ve cephanesini tehlikelerden korumak amacıyla Cenevizliler’in elindeki topraklara taşıdı.Onlara ait olan Kefe’yi yağmaladı ve burada gerçekleşen meydan savaşında onları yendi.Hacı Giray’ın ölüm tarihinde de farklı görüşler vardır. Cromer 1466 senesinde Hacı Giray’ın öldüğünü söyler, Doğulu yazarlar ise tarihi 1475 senesine kadar götürürler. Ölümünden sonra Melek Hacı Giray arkasında yeni teşekkül etmiş bir bağımsız hanlık bırakmıştı. Çevresindeki ortamı çok iyi çözümleyen Hacı Giray kendine müttefik edinerek bir bakıma Moskova ve Altınorda’ya karşı kendini güvene almıştı. Cenevizliler’le de mücadele içinde olan Hacı Giray Kefe’nin yağmalanmasıyla onlara bir gözdağı vermişti. Ölümünden sonra oğulları arasında başlayan taht kavgasını önce Nuruddevle(Nur Devlet), Mengli, Haydar ve en sonunda yine Mengli Giray kazanarak Kırım Hanlığı’nın ikinci hanı olmuştur.

Kırım Hanlığının temeli ve en mühim organları şüphesiz ki, Hacı Giray tarafından atılmış ve sonraki Hanlar tarafından geliştirilmiştir. Bu bakımdan Hacı Giray Han, Türk tarihindeki’’Büyük devlet kurucuları’’n dan birisidir ve bu sıfat ile tarihte önemli bir yer tutmaktadır. Haci Giray Han 20-25 yıl kadar hakimiyet sürdükten sonra, tahminen 1466’da(H.871’de) ölmüş ve Bahçesaray’ın bir mahallesi olan Salacık’ta defnedilmiştir. Rivayete göre türbesini kendisi, ölümünden bir müddet önce yaptırmıştır.

Hacı Giray’ın Moğol-Tatar hanı vasıfları ile birlikte bir İslam hükümdarı vasıflarını da birleştirdiği icraatlarından görülüyor. Kırım Hanlığı kurulduğu devirde Kırım’da İslam dini derin kökler salmış ve dolayısıyla Kırım Hanlığı da tam bir İslam ülkesi olmuştur. Bunun icabı olarak Hacı Giray Kırkyer(Çufutkale-Yahudi Kalesi)’de bir medrese inşa ettirdiği gibi, diğer şehirlerde de mescid ve medreseler yaptırmıştır. Ölümünden önce, Bahçesaray’ın bir mahallesi olan Salacıkta, kendine bir türbe yaptırmış olması da, kendisinin dini akidelere çok bağlı olduğuna ve belki de bir tarikata mensup olduğuna işarettir.

Faydalanılan Kaynaklar:

 IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri-Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat

Kırım Hanlığı Tarihi –Joseph Von Hammer

Kırım Tatarları-Alan Fisher




Özet: Kırım Hanlığının temeli ve en mühim organları şüphesiz ki, Hacı Giray tarafından atılmış ve sonraki Hanlar tarafından geliştirilmiştir. Bu bakımdan Hacı Giray Han, Türk tarihindeki’’Büyük devlet kurucuları’’n dan birisidir ve bu sıfat ile tarihte önemli bir yer tutmaktadır. Haci Giray Han 20-25 yıl kadar hakimiyet sürdükten sonra, tahminen 1466’da(H.871’de) ölmüş ve Bahçesaray’ın bir mahallesi olan Salacık’ta defnedilmiştir. Rivayete göre türbesini kendisi, ölümünden bir müddet önce yaptırmıştır.


Konu:
yazı


Güncelleme:
06.09.2014 17:05:09


Yazarın diğer yazıları:
Cihan YALVAR


45. sayıdaki diğer yazılar

266 defa okundu
Yazıcı uyumlu sayfa