CENEVRE DÖRTLÜ UKRAYNA ZİRVESİNE KÜRESEL BAKIŞ
Sevginaz HAMEVİOĞLU(*)
AB, ABD, Rusya ve Ukrayna aynı masaDA
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Rusya'nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna'daki geçici hükümetin Dışişleri Bakanı Andri Deşitsya Cenevre'de ilk defa bir araya geldi. 4'lü toplantının amacı Ukrayna'da devam eden krizi sonlandırmanın yollarını aramak. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un, Moskovadan uçağa binmesiyle kesinleşen toplantı öncesinde taraflar; 'sürpriz bir gelişme ve kalıcı sonuç beklenmediğini, en büyük kazanımın tarafların ilk kez bir masa etrafında buluşması' olacağının altını çizerek toplantıdan fazla bir şey beklemediklerini deklere ettiler.
Ukrayna eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in AB ile ortaklık anlaşmasını imzalamayı ret etmesinin ardından başlayan ve Yanukoviç'in görevden ayrılmasına neden olan kriz, Moskova'nın, Ukrayna'da Rusça konuşan azınlığı korumak bahanesiyle Kırım'ı işgali ve 16 Mart 2014 tarihinde yapılan referandumun ardından "Kırım Cumhuriyeti" olarak Rusya Federasyonuna dahliyle uluslararası boyut kazandı. Kırımın Rusyaya bağlanmasının ardından Ukraynanın doğusundaki dokuz kent ve kasabada silahlı Rusya yanlısı gruplar, Valilik ve belediye binalarını işgal ettiler. Ve yapacakları referandum ardından Rusya Federasyonuna bağlanmak isteklerini haykırmaktalar.
Görüleceği üzere Kırım'da uygulanan senaryo Donetsk başta olmak üzere ülkenin doğu ve güney bölgelerinde hayata geçirilmekte. Olayların domino etkisiyle Moldovaya sıçraması bekleniliyor. 2006 yılında Moldova'nın Transdinyester bölgesinde yapılan referandumda halkın yüzde 97'si bağımsızlığı isteyerek Rusya ile birleşmeyi desteklemiş ve Moskova'dan bağımsızlıklarını tanımasını istemişti. Transdinyester Duma ve Kremlin'e yaptığı başvurularında Kırım'ın Rusya'ya bağlanmasını örnek göstermiştir.
Cenevrede gerçekleştirilen zirve Kievin, Ukrayna'nın doğusundaki karışıklığın arkasında Rusya'nın olduğu iddiası, Moskovanın da Ukrayna Cumhurbaşkanı Yanukoviç'in ülkeden kaçmasına neden olan olayların ardından kurulan geçici hükümeti gayrimeşru olarak tanımlamasıyla başladı. Zirvedeki görüşmelerde; Ukrayna sınır güvenliğini, Rusya Ukrayna'nın içişleri uygulamalarını, AB enerji güvenliğini, ABD Rusya'nın küresel güvenliğe tehdit edecek hareketlerde bulunmamasına ilişkin beklentilerini dile getirdi. Görüşmelerde Kırım'daki "de facto" fiili durum ve Kırım'ın " Kırım Cumhuriyeti" olarak Rusya Federasyonuna bağlanması gündeme dahi getirilmedi.
CENEVRE SONUÇ BİLDİRGESİ
Görüşmeler sonucunda açıklanan sonuç bildirgesinde:"tüm yasadışı grupların silahsızlanması, işgal edilen binaların yasal sahiplerine devredilmesi, gösterilerin bitirilmesi, Kiev yönetiminin genel af ilan etmesi, AGİT temsilcilerinin geçiş sürecine destek olmak için bölgeye gitmesi ve Anayasa sürecinin kapsayıcı, şeffaf ve hesap verebilir şekilde olması" hususlarında mutabakata varıldığı açıklandı.
Ukrayna'daki yasadışı grupların silahsızlanması "Ukraynada savaş önlendi" sözleriyle duyurulmasına rağmen, Ukrayna'nın doğusundaki Rusya tarafından desteklendiği belirtilen silahlı milisler: "Kiev cuntasının şartlarını kabul etmiyoruz, Rus ayısının uyandığı İkinci Dünya Savaşına uzanan kahramanlıklarla dolu bir geçmişe sahibiz..Tek problem Kiev cuntasının savaş istemesi diyerek işgal ettikleri kamu binalarını terk etmeyeceklerini ve silahlarını bırakmayacaklarını ilan ettiler. "Donetsk Cumhuriyeti"ni ilan eden grup 11 Mayıstan önce referandum yaparak Rusyaya bağlanmayı da oylayacaklarını bildirdiler. ".. Biz yasadışı bir yapıysak, Kievdekiler de öyle" diyerek Kiev'deki geçici yönetimin istifasını da istediler.
Halbuki zirve sonrası düzenlenen basın toplantısında Lavrov: "Ukrayna'da yasa dışı olarak oluşmuş askeri birliklerin lağvedilmesi ve resmi binaları işgal eden grupların silahlarını bırakarak işgal eylemlerine son vermesi konusunda anlaşmaya varıldığını, tutuklu göstericilerin serbest bırakılması ve Ukrayna Anayasası'nda, ülkenin Rusça konuşulan bölgelerine daha fazla özerklik tanınacağını" açıklamıştı. Rus basınında da, "Zafer Putinin" yorumları yapılmaktadır.
TARAFLARIN YAPTIĞI AÇIKLAMALAR
ABD Dışişleri Bakanı Kerry: ".. Anlaşma yürürlüğe girene kadar Moskova'ya yeni yaptırımlar getirmeyeceklerini, karşı taraftan somut adımlar beklediklerini ve ilk adımların haftasonunda veya önümüzdeki haftanın başlarında atılmasını umduklarını", Fransa Dışişleri Bakanı Fabius Cenevre'deki toplantıdan bir sonuç çıkmazsa 'üçüncü aşamaya' geçilmesi ve Moskova'ya yönelik ekonomik yaptırımlara gidilmesi gerektiğini, Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier uzlaşmaya rağmen hedeflenen barışa ulaşılamadığını ve sözlerin eyleme geçmesi gerektiğinin altını çizerek 'Cenevrenin sonucu saygıyı hak ediyor' açıklamalarında bulundular.
ABD Başkanı Barack Obama, Moskova'nın Ukrayna'daki ayrılıkçı milisleri aktif bir şekilde desteklediğini, Ukrayna'nın doğusundaki terör faaliyetlerine destek vermeyi bırakmasını ve Cenevrede varılan anlaşmanın gerekliliklerinin yerine getirilmesini umduğunu söyleyerek ".. Hiçbir şeyden emin olamayız. Geçmiş icraatlara bakıldığında buna güvenilebileceğini sanmıyorum"sözleriyle endişesini dile getirmiştir.
NATO Genel Sekreteri Rasmussen ' asker gönderme hakkımız var' diyerek Doğu Avrupa'ya ek birlikler gönderebileceklerini açıkladı. Obama Rasmussen'in bu açıklamasına, Ukrayna konusunda askeri seçeneklerin masada olmadığını 'Ukraynadaki durum askeri çözüme uygun olan bir durum değil' sözleriyle cevap vererek kafaları karıştırmıştır.
Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putinde, Ukrayna'nın 'uçuruma sürüklendiğini', 'Ukrayna'ya asker gönderme' haklarının bulunduğunu, ancak 'bu hakkı kullanmak zorunda kalmak istemediklerini' söyledi. Kırım'ın ilhak sürecinde yarımadada Rus askerlerinin bulunduğunu itiraf eden Putin, işgal sürecinde Kırım'da Rus askerlerinin bulunmadığını iddia etmişti.
Atlantik ittifakı (Batı), bölgedeki gerilimin düşürülmesi konusunda ilerleme kaydedilemezse, daha sert yaptırımların uygulanabileceği ikazını Rusya'ya yönelik yaptırımların güçlendirilmesi çağrısında bulunarak yinelemiştir. Tüm bu açıklamalarda Rusyaya yönelik ' sert yaptırımlar'ın neler olacağı konusunda somut önerilerin yer almadığı görülmektedir. Rusya firmalarına yönelik ekonomik yaptırımlara gidilmesi yüksek sesle dile getirilmekte ancak bu yolda alınan kararların her hangi bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır.
Ab ve abd Moskovaya sert yaptırım uygulaYABİLİR Mİ?
Avrupa Birliği ülkelerinin Rusya'ya karşı sert yaptırımların uygulanması konusunda aynı fikirde olmadıkları görülmektedir. Çünkü yetkili ağızların: "Avrupanın Moskovaya 'sert yaptırım' uygulama uğraşı, büyük şirketlerin hükümetleri Kremlinin karşı hamlesinin pahalıya mal olabileceği uyarılarıyla, kurumsal lobiciliği altında eziliyor."şeklindeki yorumlarının gerçeklik payı hayli yüksektir.
Almanyada kimya şirketi BASF, , İtalyada enerji şirketi Eni, İngiltere'de petrol şirketi BP gibi küresel hacimli şirketler: Avrupanın Moskovaya karşı enerji yaptırımı uygulayacak bir pozisyonda olmadığını, Rusyaya karşı ekonomik yaptırım uygulamaları hâlinde risk altında olacaklarını söyleyerek hükümetlerini baskı altında tuttukları biliniyor. AB üyesi Güney Kıbrıs bile Rus mevduatlarının finansal sektör üzerindeki etkisine dikkat çekerek endişesini dile getiriyor. Almanya'nın enerji ihtiyacının dörtte birinden fazlası Rus doğalgazı, petrol ve kömürüyle karşılanıyor ve geniş ölçüde Rus ham petrol ve doğalgazına bağımlı bir ülke. Bu dev hacimli ithalatın ikameside şimdilik yok. AB üyesi 28 ülkenin toplam gaz ithalatının %30unu, petrol ithalatının %34ünü, kömür ithalatının %27si Rusya federasyonundan karşılanıyor. Görüleceği üzere AB'nin en önemli sorunu üye ülkelerin Rus enerji kaynaklarına ve özellikle de doğal gazına olan aşırı bağımlılıkları. AB, Rusya dışında Norveç, Cezayir ve Katardan önemli oranda sıvılşatırılmış doğalgaz ithal ediyor. Ancak alt yapı yetersizliği nedeniyle ihtiyacını karşılayacak enerjiyi ikame etmesi mümkün değil.
Batı ittifakının Rusya'ya uygulanması muhtemel 'sert yaptırımlar' konusundaki çekimser tavrının sebebi yaşanması muhtemel enerji krizidir.
ABD'nin Rusya ile dış ticaret hacmi 30 milyar dolarlar civarında seyretmekte. Türkiye Rusya için ABD'den daha önemli bir ticari partnerdir. ABD Rusya ilişkilerinin ekonomik olmaktan ziyade siyasi ve sosyo kültürel bağlamda incelenmesi daha yerinde olacaktır.
"ABD, küresel egemenliğini süresiz kılmak amacıyla Büyük Ortadoğu coğrafyasına hâkim olma ve kendisine rakip olabilecek güçleri engelleme stratejisi izlemektedir." Rusya ise Gürcistanın Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri ile Kırım'ı Rusya Federasyonuna bağlayarak küresel güç iddiası ile yeniden dünya sahnesindeki yerini almıştır. Sıranın Ukrayna'nın güneyi ve doğusu ile Moldovanın Trans Dinyester bölgesine geldiği görülmektedir. Rusyanın emeli iki kıtayı kontrol ederek bölgedeki enerji kaynaklarını tekelinde tutmaktır. Bu çerçevede Rusya dünyanın yeniden paylaşımına ortak olmakta yorumu uygunsuz düşmeyecektir.
Rusya, Atlantik ittifakının (ABD ve AB) Güney Afrika ve Ortadoğu ülkelerini kan gölüne çevirmesine seyirci kalmıştır. Şimdide ABD ve AB, Rusya'nın eski SSCB ülkelerini işgal ederek Rusya federasyonuna bağlamasına sonuç alıcı muhalefet gösterip, kalıcı yaptırım uygulamamaktadır. İç karışıklıklar ve çatışmalar batı ve doğu bloku dışında kalan Üçüncü Dünya Ülkelerinde yaşanmaktadır. Batı Karadeniz'in kuzeyi Moldova, Ukrayna ve Kırım, Kafkaslar, Orta Doğu bölgeleri üçüncü dünya ülkeleri olarak sınıflandırmaktadır. Üçüncü dünya ülkelerindeki savaşlara, ülkelerin sınırlarının değiştirilmesine rağmen, Atlantik ittifakı ile Rusya arasında ciddi hiçbir çatışma görülmemektedir. Ortak paylaşım sahası olarak gördükleri Üçüncü Dünya ülkelerindeki menfaatlerini azamiye çıkarma dışında uzlaştıklarıtespiti yapılmaktadır.
RUSYA ENERJİ GELİRİNDEN MAHRUM OLMAYI GÖZE ALABİLİR Mİ?
Rusya'nın bütçe kalemlerine bakıldığında, bütçe gelirlerinin yüzde 50,2sini , yarısını petrol ve doğalgaz satışından elde ettiği görülüyor. Putin'de konuşmasında enerji kaynaklarının Rusya bütçesinin ana gelir kaynağı olduğunu ifade ederek, 2013 yılında petrolden 191-194 milyar dolar, doğalgazdan 28 milyar dolar gelir elde ettiklerini açıklamıştır. Rusya'nın 2013 yılında bütçesinin 17 milyar dolar açık vereceği de açıklanmıştır.
Rusya petrol ihracının %80ini, doğalgaz ihracının %70ini ve kömür ihracının %50sini AByle yapmaktadır. Rusya enerji alanında AB için ne kadar önemli bir tedarikciyse, AB'de Rusya açısından da önemli bir pazar olma üzelliğini taşımaktadır. Sözün özü AB Rusyaya ne kadar bağımlıysa, Rusya'da AB'ye o kadar bağımlıdır. Sert yaptırım kararları alınırken gözden uzak tutulmaması gereken en önemli husus Rusya'nın gittikçe büyüyen bütçe açıkları ve ekonomisinin kırılganlığıdır. Bu durum Rusyanın enerji kartını sınırsız kullanarak izlemeye çalıştığı saldırgan dış politikanın zayıf karnıdır.
KIRIM BAĞLAMINDA TÜRKİYE RUSYA İLİŞKİLERİ
Başbakan Erdoğan Rusyanın Saint Petersburg kentinde Rusya-Türkiye Üst Düzey İşbirliği Konseyi sonrası düzenlenen basın toplantısında, 2012 yılı itibariyle yaklaşık 35 milyar dolar olan ticaret hacmini 2020ye kadar 100 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini, 2013 yılında Türkiye'nin en fazla ithalat yaptığı ülkenin 25.064 milyon dolar ile Rusya Federasyonu olduğunu açıklamıştır. Toplantı da Akkuyu'da yapılması planlanan 20 milyar dolarlık ilk nükleer enerji santrali ile ortak otomobil üretimi gibi konular ele alınmıştır.
Türkiye, Rusyadan 3 ayrı hatla yıllık 30 milyar metreküp gaz alıyordu. Yapılan anlaşmalar ile alım miktarı 24 milyar metreküpe düşürüldü. Türkiye Rusya'ya 'al ya da öde' anlaşması gereği kullanmadığı gazın parasını ödemek zorunda kalıyordu nihayet bu anlaşma sona erdirildi. Türkiye Rusyanın dışında İran ve Azerbaycan'dan da gaz alımı yapıyor. Ayrıca Nijerya ve Cezayirden 5.2 milyar metreküplük sıvılaştırılmış gaz tedarik anlaşmaları mevcut. Türkiyenin yıllık anlaşmaları 45.8 milyar metreküplük gaz tedarikine imkan veriyor. Oysa Türkiyenin yıllık doğalgaz tüketimi 35-37 milyar metreküp dolaylarında.
Türk müteahhit firmalarının Rusyada büyük yatırımlara imza attıkları biliniyor. 2012 sonu itibari ile Rusya'dan gelen turist sayısı 4 milyona ulaşmıştır. Kırımın işgal edildiği gün TBMM Başkanı Cemil Çiçeğin katılımıyla Ankarada Rusya Federasyonuna ait bir kültür merkezinin açılışı yapılmış olup Moskovada da Yunus Emre Kültür Merkezi kurulması gündemdedir.
Türkiye Almanyanın ardından Rusya'dan en fazla doğalgaz satın alan ülkeler sıralamasında ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca Avrupaya doğrudan enerji arzı sağlayacak Güney Akım doğalgaz boru hattı ve Akkuyu nükleer santrali gibi devasa yatırım projeleri Rusyaya karşı elini güçlendiren projelerdir. Ekonominin dışında Rusya federasyonu içindeki Türk asıllı devletler ile Rusya ile sıkı ekonomik ilişkiler içinde bulunan bağımsız Türk Cumhuriyetleri göz ardı edilmemesi gereken önemli kozlardandır.
Türkiye Rusya'ya ne kadar muhtaç ise Rusya'da ekonomik, jeopolitik ve sosyo kültürel anlamda Türkiye'ye mahkum tespiti rahatlıkla yapılabilir. Yeterki Türkiye gerçek potansiyel gücünün farkında ve fevkinde olsun.
Erdoğan'ın bahse konu basın toplantısında Putin'in Ukrayna'nın AB üyeliğine ilişkin bir sorusunu cevaplarken: ".. ben sayın başkanın bu tespitine karşı bir başka tespitle diyorum ki Şangay İşbirliği Teşkilatı'na gelin Türkiye'yi alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın. Biz bunun yanında Avrasya'daki ülkelerle ilgili de serbest ticaret anlaşmasına varız. Ama dediğim gibi Şangay İşbirliği Teşkilatı olayını daha öncede sayın başkana izah etmiştim. Bunu önemsiyoruz"ifadelerini kullanmıştır. Türkiye'nin 50 yıllık AB (verilen tavizlere rağmen) hayalinin sonuçsuzluğu ile Erdoğan'ın (BOP eşbaşkanı sıfatıyla) Ortadoğuda verdiği onca desteğe rağmen ABD'yle Suriye konusunda yaşadığı anlaşmazlıklar, Hükümetin rotasını Rusya'ya çevirdiği kanaatine yol açmaktadır. Kamuoyunda, Türkiye'nin Kırımın Rusya'ya bağlanması ve Kırım'da yaşayan Kırım Tatar Türklerine yönelik icraatlarda kaçak güreşerek masa dışında kalması Türkiye'nin partner değiştirdiği kanaatine yol açmaktadır.
(*) Kırım Türkleri Kültür ve Yardınmlaşma Derneği eski Genel Başkan Yardımcısı
|