EDİTÖRDEN
Nail AYTAR
Bizlere ilkokuldan itibaren tarih derslerinde Kurtuluş savaşı yıllarında milli mücadelenin ne zor şartlarda yapıldığı bu günlerde ABD, İngiliz mandası isteyenler olduğu anlatılırdı. Bunu anlamakta zorlanır neden vatanı kurtarmak yerine başkalarından medet umulduğunu anlamaya çalışırdık. O günün şartlarında kimin ne için uğraştığı, kimin samimi olduğu, kimin vatansever olduğu, kimlerin vatan haini olduğunu hep tek kanal bilgilendirme ve yüzeysel değerlendirmelerle yapıldığını bugün çok daha iyi anlıyoruz. Kırımın bugününü değerlendirdiğimiz zaman hep o günler aklıma geliyor. Bir tarafta Ukrayna bize demokrasi getirecekti diyenler diğer tarafta Kırım Tatarlarına haklarını Ruslar verecek diyenler. Enformatik bilginin artması, daha fazla değerlendirmelere ulaşılabilmesi gibi etkenler artık tek taraflı bilgilendirme ile insanların yönlendirilemeyeceğini gösteriyor. Şartların gerektirdikleri ve realite politik çizgimizi belirleyen ana unsur oluyor. İdealizm mesajları insanlara duygusal olarak güzel, kulaklara hoş gelmesine rağmen hamasete dönüşüyor ve olumlu sonuçlar vermiyor.
Vatan Kırımın bağımsızlığı Kırım Tatar Cumhuriyeti hepimizin kulağına sıcak geliyor yüreklerimizi hoplatıyor nihai hedef olarak mutlaka canlı tutulması gerektiği konusunda da anlaşıyoruz. Kırımdaki şartların bu sonucu getirmesi için ise yapılması gerekenleri yapmaktan uzak duruyor ama sonucun bizim istediğimiz gibi olmasını istiyoruz. Bu hayal kurmaktan başka bir anlam taşımıyor. Vatan Kırımda Kırım Tatar nüfusunun en iyi tahminlerle % 15 olduğunu tahmin ediyoruz, vatandaki nüfusu % 25 lere çıkarabilecek Özbekistan başta olmak üzere sürgünde yaşayan Kırım Tatarlarını vatana getirebilmek için ne yapabildik? Millet olarak yaşayabilmenin ana unsuru olan dil ve kültürümüzü yaşatmamız için hangi destekleri verdik? İdeallerimizi yaşatacak gençlerin yetişmesi için hangi kültürel ortamı yaratabildik? Uluslararası lobicilik faaliyetlerinde kimlerin desteğini alabildik? Sorgulamamız gereken bu 23 yıl içerisinde yapmamız gereken ama yapamadıklarımız olmalı ve bundan sonrası için bu eksiklikleri giderecek çalışmalar olmalıdır.
Kırım Milli Mücadele tarihinin bugüne kadar objektif bir değerlendirmesini yapan henüz çıkmadı. Cafer Seydahmet Kırımer, Edige Kırımal ve Müstecib Ülküsalın faaliyetleri konusunda çok az şey biliyoruz. İkinci Dünya Savaşı yıllarında aylarca Almanyada kalan Müstecib Ülküsal ve arkadaşlarının Türkiye Devletinden bağımsız bir politika izleyemeyecekleri düşünüldüğünde Nazi Almanyası ile yapılan görüşmelerin mahiyeti yakın tarihimizin muammalarından birisidir. Noman Çelebi Cihanın Kurultay hükümeti Kırım Ahali Cumhuriyetini kurma kararları da incelenmesi gereken çok önemli günlerdir. O günlerde büyük bir savaşın ardından dünya devlerinin arasında hangi destek ve düşüncelerle Milli Devletimiz ilan edilmişti. Gerçekten bu devletin yaşayabileceğini düşünmüşler miydi? Bolşeviklerin istilası olmasa bile Menşevikler veya hangi ad altında olursa olsun Ruslar bu devletin yaşamasına müsaade edecekler miydi? Bugün Rus işgali altında destek beklediğimiz ülkelerin bize desteklerinin neyin karşılığında olduğunu anlamak için o günleri de çok iyi anlamamız gerekiyor. Kırım için aktörler değişmedi gene Rusya gene Almanya gene Türkiye. Zarar gören gene Kırım Tatarları.
18 Mayıs 1944 sürgününü yaşayan milletimiz yıllarca hiçbir ayrıma gitmeden vatana dönüş müteşebbis grupları ile mücadelesini vermiş konjonktüründe elvermesiyle 1991 yıllarında vatanına kısmen dönebilmişti. İlk iş olarak Kırım Ahali Cumhuriyetini kuran Milli Kurultayımızın ikincisi toplanmış milletimizin geleceği ile ilgili kararlar alınmaya başlanmıştı. Bu kurultayda Milli Marş, Milli Bayrağımız ve en önemlisi kendi geleceğimizi tayin etme hakkımızın olduğu deklare edilmişti. O günden bu güne Milli Devletimizi kuran irade ilk kurultayı saymazsak beş tane kurultay toplandı. Toplam 23 yıl Ukrayna içerisinde özerk cumhuriyet olarak yaşayan Kırımın hiçbir açıdan sahiplenilmediğini bu gün daha iyi anlıyoruz. Ukrayna hükümetlerinin içerisinde Rusya yanlıları olduğu gibi Yuşçenko ve Timoşenko gibi batı yanlısı hükümetler ve liderlerde iktidara geldi. KTMMinin de destek verdiği bu yönetimler Kırım Tatarları için hiçbir şey yapmadıkları gibi Kırımın Ruslarca işgal ve ilhakı sonrası da bir şey yapamayacaklarını göstermiş oldular. Bu 23 yıl içerisinde sürgün sonrası vatana dönmek isteyenlere destek olmadıkları gibi dönenler içinde yasal hiçbir hak vermeye yanaşmadılar. İşgal sonrası dalga geçer gibi Kırımın yerli halkının Kırım Tatarları olduğu hakkında kanunu kabul eden dâhil Ukrain hükümetleri AB standartında demokrasi isteyen Kırım Tatarları için tam bir hayal kırıklığıdır. Kırım Tatarları müteşebbüs gruplarında olduğu gibi gene farklı düşünseler de amaçları bir olan ortak çalışmalara imza atmalıdırlar.
26 Şubat 2014 Tarihinde Kırımın Rusya Federasyonuna bağlanmak için karar alacağını öğrenen Kırım Tatarları Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamento binasının önünde toplanarak parlamentonun böyle bir karar almasına mani oldular. Toplanan kalabalığın dağılmasına yakın KTMM Başkanı Refat Çubar kalabalığa bir konuşma yaparak meydandaki Lenin heykelinin yıkılması için on gün süre verdiğini ifade etti. Bu konuşmanın Ruslarda provokatif etki yapması muhtemel olsa da Rusyanın Kırım işgali için uzun süredir çalıştığı ve planladığı da anlaşılıyor. İşgali başlatan parlamentoyu ele geçiren yeşil adamların Rus askerleri olduğu da şüphesizdir. Yeni fiili durumun basit bir işgal ve ilhak meselesi olmadığı bölgenin güç dengeleri üzerinde değişiklik yaratabilecek etkilerin habercisi olduğu görülüyor. Ukraynanın doğu bölgesi içinde aynı riskin giderek artması ve kimsenin de ciddi bir ses çıkarmaması bir mutabakatın varlığını gösteriyor. Bu mutabakatın sonuçlarını görmek için ise uzun bir süre beklemek gerekmeyecek. Rusya Kırımı alırken AB, ABD ve Almanyanın neler elde edeceğini kısa sürede göreceğiz.
Belli bir ekol içerisinde hareket eden diaspora dernek ve camiası işgal ve ilhak üzerine olayı okuyamamış ne tepki vereceğini de bilememiştir. Önce miting ve medya vasıtası ile bilgilendirme çalışmaları yapılmaya çalışılmışsa da geniş kitleleri harekete geçirecek faaliyetler yapılamamıştır. Kamuoyunu bilgilendirmenin işgal ve ilhak olayını engellemeye hele ki geriye döndürmeye yetmeyeceğini bilmek gerekiyor. Bu realite ortada dururken diaspora derneklerinin başka işi kalmamış gibi birbirlerine hücum ederek -sen ne kadar adam topladın ben bu kadar adam topladım- yarışına girmeleri hele hele Kırım Tatarlarını çevreden soyutlayarak yalnızlaştırmaları en büyük stratejik hataları olmuştur. Fiili durumun sonuç ve etkilerini kısa zaman içerisinde göreceğiz. Diaspora derneklerinin de yeni durumu doğru okuyarak bazı şeyleri sil baştan yapmaları gerektiğini de kısa süre içerisinde göreceğiz. Diaspora camiası ve onları temsil eden derneklerden yeni durumu anlayan devam edecek anlamayan ise cemiyet-i hayriye olarak tarihteki yerini alacaktır.
|