"Vatan sevgisi imandandır"

XX. YÜZYILDA TATARLARDA MİLLİ KİMLİK SORUNU


Prof Dr. Nadir DEVLET

 

"Tatar" adı: VIII. y.y.'a ait Orhun-Yenisey yazıtlarında "Türk" (kuvvet;güç) adının dışında "Tokuz Tatar" ve "Otuz Tatar" tamlamalarında "Tatar" adına da rastlamaktayız. Buna göre, 9 veya 30 kabileden müteşekkil bu halk, Radloff ile Thomsen'in ifadelerince "Moğol", Barthold'un fikrince "muhtemelen gayr-ı Türk" idi1. Avrupalılar ve bilhassa Ruslar, Çıngız devrinden itibaren Türk-Moğol devletine "Tatar" İmparatorluğu ve halkına da (Türk ve Moğolları birbirinden ayırma gereğini duymadan) "Tatar" demişlerdir. Sonraları Ruslar, zaptettikleri Kazan, Astırahan, Kırım, Sibir, Türkistan ve Kafkasya gibi ülkelerde karşılaştıkları Türk boylarını da umumiyetle "Tatar" tesmiye etmişler, fakat bu adı hiç bir zaman "Moğol" anlamında kullanmamışlardır2. Hakikatte, Tatar sözü de Türkler için yabancı sayılmaz. Kaşgarlı Mahmud "Tatar: Türklerden bir zümredir" demekte ve eserinin birçok yerinde Tatarı da Türk uruğları arasında saymaktadır. Batı ilim dünyasında da, Türk ve Tatar sözleri türlü türlü ve karmaşık mefhumlar için kullanılmıştır. Bir vakitler gerek politika dilinde.gerekse, etnoloji, tarih, etnografya ve coğrafya eserlerinde hep "Tatar" yahut tahrif edilerek "Tartar" adları kullanılmıştır3. Son dönem araştırmacılannın bir kısmı ise Tatarların büyük Türk ailesinin öz evladı olduğu fikrindedirler 4. Esasında bu konuda ne Türk kökenli ne de yabancı araştırmacıların itirazı yoktur.

Bugün ise eski SSCB'de yaşayan iki halk resmi olarak "Tatar" adını kendi uluslarını ifade etmek için kullanıyorlar. Bunların ilki Tataristan, Başkurdıstan ve çevresindeki cumhuriyet ve ülkelerde (oblast) ayrıca Orta Asya'da yaşayan 7 milyonluk Kazan Tatarları ile Kırım'ın en eski sakinlerinden Kırım Tatarlarıdır. Ancak Kırımlılar bu adı "Kırım Tatarı" şeklinde vurgulayarak kullanırlarken, Kazan Tatarları doğrudan-doğru her hangi bir belirtmeye ihtiyaç duymadan (yani Kazan Tatarı veya İdilboyu Tatarı v.b.) "Tatar" şeklinde milli adları olarak kullanmaktadırlar.

"Tatar" adı üzerindeki tartışmalar: "Tatar" adının milli kimliği belirten bir ad olarak kullanılmasının tarihi oldukça karmaşıktır. Çarlık döneminde Türkler genelde "müslüman" kimliğine bürünmüş olup, düzenledikleri genel toplantılarını dahi bu adla belirtme ihtiyacını veya mecburiyetini hissetmişlerdi 5.

Rusların Altın Orda Devleti dönemini "Tatarskoe İgo (Tatar zulmü) diye adlandırarak bu ada menfi bir anlam kazandırmış olmaları dolayısıyla "Tatar" adının Ruslar tarafindan kasıtlı olarak takıldığı hususundaki görüş kuvvetli idi. Diğer yandan Rusya'daki Türkler arasında milliyet şuuruna nazaran ümmetçilik şuurunun güçlü olması da genel ad olarak "Tatar" veya "Türk"ü kullanmak yerine "müslüman" adını kullanmalarında şüphesiz çok etkili oluyordu.

XIX. y.y.'da ise bu konu ciddi olarak tartışılmaya başlandı. Meşhur din alimi ve tarihçi Şihabeddin Mercani (1818—1889) mühim eseri olan Müstefad ül-Ahbar fi Ahval-i Kazan ve Bulgar' da bu konuyu aşağıdaki satırları ile gündeme getirenlerden biri oldu. O bu eserinde şunları yazmıştır:

"...I Mesken! ägärdä sineñ "mösleman" dan başqa ber isemeñne din häm millätneñ döşmanı belmäsä ide, sine, älbättä "möselman" dip döşman kürerlär ide. Tatar bulmasañ, Ğaräp, Tacik, . . . tügel, Qıtay, Rus, Fransuz häm Nemets ta tügel, inde kem bulirsıñ ? Yaxşı Şart, Çirmeş, Mukşı, Ar xalıqlarıñ barlıqların belmägänlär, sine ul isemnärneñ berse belän atamağanlar ägär şulay bulğan bulsa, üzeñne Çirmeş yaki Mukşı sanap, şuña riza bulip yörer ideñme ? ..." 6 Ş. Mercani bu ifadesi ile kendi öz "Tatar" adından utananlara veya kullanmayanlara bir uyarı yapmak istemiştir. 

Zamandaşı ansiklopedist ve Tatar edebiyatının gelişmesinde eserleri ile mühim rol oynayan Abdülkayyum Naşiri (1824—1902) de Tatarlar tarafindan kullanılan dile "Tatarca" denilmesi gerektiğini aşağıdaki satırlarla kati bir biçimde vurgulamıştı:

"....Biz Tatarbız... Bazı erbab-ı inadından işitsin ki Tatar tilin tilge hesaplamaz. Süphan Allah el-Azim, halk ilmi-i tevarih bilmegenliginden nâşi Tatar lafzına tahammül kılmağa takatları yoktur... Tatar ve Moğol kadim zamanda iki kavim ve tilleri dahi iki türlü til idi. Uzak zamanlardan beri birbirine katışa katışa daha meşhuru Tatar tili dip kalmıştır. Lâkin mezkûr tarihten ta bu zamanımıza kadar Tatar tilimize hizmetçiler bula kilmegen sebebli Tatar tilimiz artta gayet baid yuklap kalmıştır . .. Milletimiz halkını Tatar tesmiye kılsam yaratmadılar, Tatar tili disem yaratmadılar. . . "7

Ancak bu "Tatarcılık" akımının dışında bir kesim aydın da ideolojik olarak "Türkçülüğü" destekliyordu. Bunlar arasında tanınmış din adamı, yazar, gazeteci ve son dönemin müftüsü Rizaeddin Fahreddin (1859—1936) de vardı. Onun ise kendi döneminde bastıralamayan, ancak son yıllarda yayınlanan "Bolğar vä Qazan Törekläre" adlı eserinden anlaşılacağı üzere halkının "Kazan Türkleri" şeklinde adlandırılmasını arzuluyordu 8.

Fakat 1905 l. Rus ihtilali döneminde İdil-Ural'da olduğu gibi Kırım'da da "Tatar" adı taraftarları bir hayliydi. Kırım'da Hasan Sabri Ayvazov gibi şahısların "Tatar" adını reddetmeleri gençlerde menfi bir his uyandırmıştı. Türklüğü sevmekte samimi olan bu gençler Tatarlığı da inkâra yanaşmıyorlardı. Zaten aydınların hemen hepsi ve neşriyatta da kendilerini hep "Tatar" diye anıyorlardı 9. 

"Türk-Tatar" adı: XIX. y.y. sonu ile XX. y.y.'ın başında Tatar halkının kimlik arayışının daha doğrusu öz kimliğine nasıl bir ad vereceği hususu hayli canlı tartışmalara neden oluyordu. "Türkçülerle", "Tatarcıların" bir uzlaşması neticesi olarak 1917 ihtilalinin yaklaştığı dönemlerde yeni bir tabirin, yani "Türk-Tatar" adının kullanılmaya başladığına şahit oluyoruz. Çünkü "Tatarcılar" da kendilerinin Türk (Türki) soydan geldiklerini inkar etmiyorlardı. "Türkçüler" ise Tatarların Türk soyundan olmalarına rağmen gerek dil, gerek edebiyat, gerek tarih ve gerek adet örf olarak diğer Türk boylarından farklılıklara veya kendilerine has özelliklere sahip olduğunu kabul ediyorlardı. Neticede Tatar halkının, daha doğrusu İdil-Ural ve Sibir bölgesindeki Türk soyluların ortak kimliğini vurgulamak isteyenler "Türk-Tatar" adını kullanmaya başladılar. Mesela tanınmış tarihçi Zeki Velidi (Togan)'ın 1917 yılında Kazan'da basılan ilk bilimsel eserinin adı da "Kısaca Türk-Tatar Tarihi" adını taşıyordu 10. Bu tabir siyasi mahiyette alarak 1917 sonunda Ufa'da toplanan kısa ömürlü "Rusya ve Sibir Müslüman Türk-Tatarlan Millet Meclisi" nde de kendi yerini buldu. Bu ad daha sonra Bolşevikler tarafindan yasaklanmışsa da, muhaciriyette uzun yıllar kullanıldı.

Hatta meşhur yazar ve cemiyet hadimi Müstecip Ülküsal'ın son yıllarda yayınlanan eserinin başlığında da "Türk-Tatar" tabirini kullanması dikkati çekmektedir 11.

Sovyet döneminde"Tatar" adı: Bolşeviklerin iktidarı sağlamlaştırmaların dan sonra İdil-Ural bölgesindeki Türklerin birliğini ön gören "Millet Meclisi" hareketi ile "Idil-Ural Ştatı. (Devleti)" projesi suya düşünce Ruslar bu bölgede üç ayrı muhtar Türk cumhuriyeti (Tatarstan- Başkurdıstan ve Çuvaşıstan) tesis ederek bu adları da resmileştirmiş oldular. Yani "Türk-Tatar" adinin kullanılmasına gerek kalmamıştı ve ayrıca bunun kullanılmasına izin de verilmiyordu. "Türk-Tatar" adı aynı edebi dili kullanan ve bir hayli yönden birbirlerine çok yakın olan "Başkurt" alt kimliğini de içine almak istemişse de. Zeki Velidi (Togan) liderliğinde başlatılan "Başkurtluk" mücadelesi bu şuurun güçlenmesi ve Sovyetlerin uygulaması ile milli kimliğe dönüşmesine de neden oldu. Dolayısıyla artık Tatarıstan'da yaşayanlar kendilerine resmen verilen "Tatar" adı ve onun yarattığı "Tatar" milli kimliği ile yaşamaya başladılar. Sovyet döneminde basılan ilk tarih kitaplarından biri olan meşhur tarihçi Aziz Ubeydull(in)'in eserinin adı da Tatar Tarihi olmuştu 12.

"Kırım Tatar" tabiri: Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin kurulduğu dönemlerde "Türk-Tatar" adıyla birlikte "Tatar", "Kırım Tatar", "Kırım Tatar Nogayları" gibi adların yaşadığını görmekteyiz 13. Daha sonraları ise "Kırım Tatar" adı resmen yerleşti14. Bu durum topyekün sürgüne maruz bırakıldıkları 18 Mayıs 1944 yılına kadar sürdü. SSCB'de 2. Dünya Savaşı esnasında sürgün edilen bir hayli etnik topluluk 1950'li yılların sonlarına doğru aklanarak, ülkelerine dönme, bazı siyasi imkanlar ve kültürel faaliyetlerine devam etme hakkı elde etmişlerse de, Kırım Tatarı, Meshet Türkü ve Volga Almanları tam anlamda aklanamayarak bir hayli haklardan mahrum bırakıldılar. Ancak bazı kültürel haklar verilerek Taşkent'te Lenin Bayrağı adlı bir gazete yayınlanmaya başladı 15. Bu gazete uzun yıllar "Kırım Tatar" veya "Tatar" tabirini kullanamadı.
Ancak 1980'li yıllarda bu ad ihtiyatla ve daha sonra yaygın şekilde kullanılarak ayrı bir etnik gurubun mevcudiyeti artık resmen vurgulanmaya başlanmış oldu 16.Daha önceki tarihlerde bir iki eser "Tatar" adıyla yayınlanmışsa da (C. Bekirov,Tatar Folklorü, Taşkent 1975; R. Tınçerev-Y. Bolat-K. Camanaklı (haz.). Tatar Halk Masalları, Taşkent 1975), "Kırım Tatar" adı henüz kullanılamamıştı 17.Bilebildiğimiz kadar "Kırım Tatar" tabirinin kullanıldığı ilk eser 1988'nde yayınlanan bir sözlük idi. Bu eser ancak 7 bin kelime ihtiva eden (s. 11 —166) ve dilbilgisi bölümünden (s. 167—232) ibaret bir eser idi 18. Burada dikkat eden bir husus ise artık "Kırım" sözünün "Tatar" sözünden ayrı olmayıp bitişik yazılmasıydı, bu Kırımlıları genel Tatar kimliğinden ayrı mütalaa etmek veya ap-ayrı yeni bir halk topluluğu olarak lanse emek için olabilir. Rejimin tutumunun değişikliği, o güne kadar resmi olarak yok addedilen Kırım Tatarlarını 1989 nüfus sayımının sonuçlarında kaydetmesinde de görüldü 19. Böylece 1944'ten sonra yok addedilen ve muhtemelen Tatarların nüfusuna dahil edilen Kırım Türkleri rejim tarafindan yeniden ayrı bir ulus veya etnik gurup olarak tecil edilmiş oldu ve "Kırım Tatar" tabiri resmiyet kazandı.

Tataristan'daki "Tatar" adı: 1920'lerden sonra genellikle İdil boyunda yaşayan Kazan Tatarları kendi ulus adları olarak uzun yıllar "Tatar" ı kullandılar. Daha doğrusu katı Sovyet rejimi şartlarında başka bir ad arama konusunun gündeme gelmesi de mümkün değildi. Böylece 60—65 yıl bu konu tartışılmadı. Çünkü Sovyet rejimi bir taraftan "enternasyonalizm, halkalrın dostluğu, komünist toplum kurma" adına gayr-ı Rus toplulukları Ruslaştırmaya çalışırken, diğer taraftan da Türki toplulukların bir-birlerinden bağımsız kendi kimliklerini gelişirmeye dikkat ediyordu. Bu gayeyle de Türki toplulukların alfabeleri 15—16 yıl gibi kısa bir süre içinde iki defa değiştirilmişti (1926—1940 Latin alfabesi, 1940'tan sonra Kiril alfabesi). Kiril harflerine geçildiği zaman ise her Türk boyuna birbirinden oldukça farklı alfabeler ve ortografi kuralları yaratılarak, bu topluluklar birbirlerinin yazılarını anlayamayacakları bir seviyeye indirgenmişti. Bu ve buna benzer siyasi ve kültürel uygulamalar en yakın kardeş toplulukları dahi birbirinden uzaklaştırmış, başka bir ifade ile herkes ancak kendisi ile ilgilenir duruma gelmişti. Bu şartlar içinde yetişenler de ancak kendi etnik kimlikleri ile özleşmek durumunda kalmışlardı Yani bir üst-kimlik, soybirliği veya akrabalık mühimsenmeyen faktörlere dönüştüler.

Tataristan'da da durum değişik olmadı ve "Tatar" kimliği konusuna tamamen çözülmüş olarak bakılarak, kesin yargılara varıldı. Aşağıdaki satırlar bu görüşe tipik bir örnek teşkil etmektedir:

„... (Qazan Tatarlannıñ babaları) VI—VII ğasırlarda İdel häm Ural buylarına basıp kergän törki telle qabilälär belän İdelneñ sul yarında Bolğar belän kürşe häm şulay uq törki telle uğız-päçänäk qabiläläreneñ qatlaulı quşılmasınnan ğıybarat bulğan. . ." 20. 

Yurtdışında "Tatar" adı: Henüz birinci dünya savaşı patlak vermeden önce Osmanlı Türkiye'sinde de "Tatar" ve "Türk" tartışması ciddi boyutlara ulaşınca tanımış Türkçü ilim adamı Yusuf Akçura bu konuda bir makale yazarak iki tarafi uzlaştırmaya çalıştı 21. Bolşevik ihtilaline müteakip ise Kırım'dan olsun, İdil-Ural bölgesinden olsun yurdışında değişik ülkelere sığınmak zorunda olan aydınlar, genelde kendi ülklerindeki gelişmelerin aksine, uluslarına daha değişik adlar vermeyi tercih ettiler. Kazan Türklerine "Şimal Türkleri" denildiği gibi, İran Türklerine de "Cenup Türkleri" diyenler oldu. Fakat bu tabirler umumun kabulüne mazhar olmadılar 22. Kırımlı aydınlar "Kırım Tatar" tabiri yerine "Kırım Türkleri" tabirini kullanırken 23, Kazanlılar da "Tatar" yerine "Kazan Türkleri" veya "İdil-Ural Türkleri" tabirini tercih ettiler 24. Bunlardan A. Battal-
Taymas yabancı dillerde çıkan makalelerinde de "Kazan Türkleri" tabirini kullanıyordu 25. Bunların bir istisnasını ise belki de ülkesinde dahi meşhur bir yazar ve siyasetçi olarak temayüz etmiş olan Ayaz İshaki (İdilli) teşkil ediyordu ve o ihtilalden önce "Millet Meclisi" tarafindan resmi olarak kullanılan "Türk-Tatar" tabirine sıkıca sarılmıştı 26. Çarlık Rusyası kökenli Tatar aydınlarının Türkiye'de "Tatar" adını tercih etmemelerinin bir nedeni de bu kelimenin Türk halkı arasında genel olarak menfi olarak kullanılması olabilir 27. Fakat gene de Türkiye'de yaşayan bazı Tatar aydınları, yukarıda belirtilen şahıslar kadar kamu oyunda etkili olmasalar da "Tatar" adı üzerinde ısrar ediyorlardı ve bu ısrar aslında muhaciriyette bulunanların çoğunluğunun samim görüşünü aksettiriyordu 28. Bazı Türk araştırmacılar da bu durumu tesbit ederek. Kazan Türkleri aslen su katılmamış Türk olmalanna rağmen, bugün dahi bu ismi (Tatar) inat ile taşırlar, diye şikayet etmişlerdir 29.

Son yıllarda ise, SSCB'deki değişmelerin de etkisi ile Türkiye 'deki Kırım Tatar kökenli yazarların da "Kırım Türkleri" ile birlikte "Kırım Tatarları" tabirini de kullandıklanna şahit oluyoruz 30. "Kazan Türkleri "tabirinin yerine "Tatar Türkleri" veya "Tatar" adlarının kullanılmaya başlanması da hemen hemen aynı zamanlara rastlamaktadır 31. Batılı araştırmacılar da son dönemlerde genelde "Kırım Tatar" ve "Tatar" tabirlerini kullanmakadırlar 32.

"Tatar" adı üzerine tartışmalar: Kırım Tatarları sürgünden anavatana dönmeye henüz bu yıllarda başladıkları için onlarda henüz bu konuda bilimsel veya başka türlü tartışmaların başladığını gösteren emareler yok gibi.

Eski SSCB'deki Kırım Tatarları arasında şimdilik milli ad konusunda Tataristan'dakine benzer her hangi bir tartışmaya şahit değiliz, Rusların onlarla ilgili yayınlarında "Kırım Tatan" tabirini kullandıklarını görmekteyiz 33. Aynca Kırım'da kurulan yarı resmi milli teşkilatın adı da "Kırım Tatar Milli Meclisi" olarak tecil edilmiştir 34. Bu da Kırım'da halkın çoğunluğunun "Kırım Tatar" adım benimseyip, bunu resmi bir ad olarak tescil ettirmek arzusunu göstermektedir. Ancak Kırım Hanlığının Rus hakimiyeti altına düşmesinden (1783) sonra Dobruca bölgesine (Romanya) yerleşmiş olan Kırım Tatarlarının belli başlı ilim adamları ve yazarları arasında da kendi milli kimliklerine ad verme konusunda tam bir fikir birliğinin mevcut olmadığım görmekteyiz. Bunda Dobruca'da Anadolu kökenli Türk azınlığı ile aslen Kırım kökenli olan Tatar azınlığının ortak kimlik oluşturma gayretlerinden kaynaklandığı da düşünülebilir. Bunun dışında Kırım kökenlilerin de kendilerini "Nogay" alt kimliği ile de belirleyen, Kıpçak gurubuna dahil "Kırım Tatarcası" nı kullananlar ile "Kırım Türk" alt kimliği ile belirleyen, Oğuz gurubuna dahil "Kırım Türkçesi" konuşanlar olmak üzere ayrı guruplarda mütalaa etmelerinin de rolü olabilir. Dolayısıyla da "Dobruca Tatarları" 35, "Romanya Türkleri" 36, "Romanya Nogay-Türk" 37 veya "Türk-Tatar", "Kırım Türkçesi (Tatar lehçesi)", "Dobruca Tatar lehçesi", "Romanya Tatarcası" gibi tabirlerin hepsinin birarada kullanıldığına dahi rastlamaktayız 38. Kimlik adını berlirlemede kültürel olduğu kadar belki siyasi mülahazalar da rol oynamaktadır. Bükreş'te yayınlanan Karadeniz gazetesi kendini "Romanya Türk-Tatar Topluluğunun yayını" olarak takdim etmektedir. Burada kullanılan "Türk-Tatar" tabiri Romanya'daki Anadolu kökenli Türklerle, Kırım kökenli Tatarları mı birleştirmektedir, yoksa Kırım Tatarları kendilerini eskiden kullanılan "Türk-Tatar" adıyla mı ifade etmek istemişlerdir, bu konu pek açık değildir. Ayrıca Romanya'daki Kırım kökenlilerin derneği konumundaki "Romanya Müslüman Tatar Türklerinin Demokratik Birliği" ndeki "Tatar Türkleri" ise bu bölge için oldukça yeni bir ifade olarak ortaya çıkmaktadır.

1990'lara doğru eski SSCB' deki değişim rüzgarları Tataristan'da "Tatar" milli kimliğinin alt kimliklerini araştırma çalışmaların hızlanmasına neden oldu.Böylece Tatar ulusunun değişik boyları olan Mişer, Tipter, 'Kasım Tatarları,' Sibir Tatarları ve Kreşinler hakkında yeni incelemeler ortaya çıktı 39.

Bir yanda bu bilimsel çalışmalar sürerken, diğer yandan "Tatar" adının yanlış olduğunu, bunun Rusların taktığı ve Tatarların aslında eski İdil boyu Bulgar Devletinin varisleri oiarak "Bulgar" adını almaları gerektiği fikrini savunanlar ortaya çıktı. "Bulgar el-Cedid" adlı cemiyevi hareket bu eğilimin en güçlü temsilcisi olarak mücadelesini sertleştirmiş, oldukça etkili basın ve ağız propogandası faaliyetlerini yürütmektedir 40. Bu hareket en büyük desteği tanınmış bir yazar, biyograf olan ve şimdi Tatarıstan İlimler Akademisinin üyesi bulunan Ebrar Kerimull(in)'den buldu. Onun "Tatar" adının milli ad olarak kullanılmasının yanlış olduğunu ileri sürdüğü eseri çok yankı yarattı. Bu eserin çok yüksek tirajlarda başta 1988'de Rusça ve daha sonra 1991'de ise Tatarca olarak yayınlanması da çok ilginçti 41. Onun bilimsel olmaktan ziyade popüler mahiyetteki bu eseri haklı olarak, bir hayli tarihçinin tepkisine sebep oldu. Çünkü "Bulgarcılık" hareketi, zaten milli şuur konusunda hayli zayıflamış olan bir kısım Tatarın kendisini 1989 nüfus sayımında kendilerini "Bulgar" diye kaydettirmelerine neden olmuş ve böylece az da olsa Tatarların toplam sayıların menfi yönden etkilemişti. Bu tartışmaya katılanlardan biri de, bu yıl kendisini kaybettiğimiz, tanınmış ilim adamı Alfred Halik(ov) idi. O halkın kendi adını belirlemesi konusunda referendum bile yapılmasını teklif etmişti 42. Bu konuyu önce Sovyet döneminde hemen hemen yok edilen milli şuuru canlandırarak hal edilmesini savunanlar çıktı 43. Fakat bu konuda en katı duran, yani halkın öz adının ezelden beri "Tatar" olduğunu iddia eden tarihçi Ravil Fahretdin(ov) oldu 44 . O bu görüşünü geliştirip, tarihi delillerle ispatlalama yoluna gitti ve "Bulgar" adının propogandasını yapan E. Kerimull(in)'i bir nevi cahillikle suçladı 45. Şu anda "Tatarcılık" akımının taraftarlannın gayr-ı resmi yayıncılık imkanları ile çok yüksek tirajlı eserler ortaya koyduklarını görmekteryiz ". Gerçekten de Tatar" etnogenezinde tek bir Bulgar faktörü değil, bilhassa kullanılan dil Tatarcada çok etkili olan Kıpçak faktorünün de kuvvetli olduğu inkar edilemez. Bunun dışında İidil-Ural bölgesine Bulgarlardan önce gelen değişik Türk kavimleri (msl. Hunlar), daha sonra bu yörelerde yerleşen Peçenekler, yerel Fin-Ogur kavimleri veya hatta başka etnik unsurların da karıştığı düşünülebilir. "Tatar" etnogenezindeki ırki veya kavmi komponentlerin oranları antropoloji gibi özel bilim dalları tarafindan tartışılabilir. Ancak milli şuurlanmada dil, tarih, adet örfler gibi objektif faktörlerin yanında, bir topluluğa veya ulusa ait olma hissi gibi sübjektif faktörler de etkili olmaktadır. Bunun cevabını ise her bilim dalı ayrı—ayrı vermeye kalktığı takdirde oldukça yanılgıya düşülecektir. Dolayısıyla ortak bir konsensüs oluşturulması için değişik bilim dallarının ortak paydasını bulmanın dışında çoğunluğun bu konudaki görüş ve fikirlerini tesbit etmek için derin ve şümullü sosyolojik araştırmalar da gerekecektir. 

Sonuç : Kısacası Sovyet döneminde milli şuurun bastırılmış olması, milli kimliği belirleyen ad konusunda bazı bilimsel veya popüler tartışmaların yapılmasını engellemişti. Şimdi nisbi bir hürriyetin söz konuşu olduğu BDT'nda etnik topluluklar kendi geçmiş ve adlarını merakla incelemeye başlamış bulunmaktadırlar. Ancak sırf bilimsel çalışmarlarla gerek Kırım gerekse Kazan Tatarlarının etnik adlarını yeniden belirlemenin veya değiştirmenin mümkün olacağını zannetmiyoruz. Çünkü halk kendi kimliğini "Tatar" adıyla açığa vurma eğilimindedir.

Bir dönemler Ruslar tarafindan kötülenen "Tatar " adını artık çok kimse çekinmeden kullanmaktadır ve bilhassa Ruslar ve diğer yabancılarla birlikte yaşamak zorunda olan Kırım ve Kazan Tatarları milli kimliklerini ancak "Tatar" adıyla açıklayabilmektedirler. Tabii ki anavatının dışında yaşayanların bir kısmının kendilerini hala "Kırım Türkleri", "Romanya Tatarları/Türkleri", "(müslüman) Tatar Türkleri", "Kazan Türkleri" veya "İdil-Ural Türkleri"47 gibi tabirlerle kökenlerini belirtmeye devam etmeleri doğaldır. Ancak mühim olan anavatandaki çoğunluğun tercih edeceği addır. Tatarıstan örneğini göz önünde tutarsak burada "Astırahan, Kreşin, Kasım, Sibir, Kırım v.b. Tatarları" bir arada sayma geleneği yerleşmeye başlamıştır. Eski SSCB'de Türki topluluklar birbirlerini kardeşliğini vurgulama ihtiyacını hissetmedikleri veya öyle bir alışkanlıkları olmadığı halde, Kazan Tatarları Kırım Tatarlarını her firsatta anmaya, onları kardeş olarak görmeye başlamışlardır. Bunda ortak bir adın kullanılmasının dışında Kırım ve Kazan arasındaki ortak tarihi bağların da rolü olduğu düşünülebilir. Tabii ki bu konuda akademik tartışmaların kesilmesini bekleyemeyeyiz. Ancak bu konuda son sözün halkın çoğunluğu tarafindan söyleneceğini belirtebiliriz. Görünen şudur ki milli kimlik veya hatta üst kimlik olarak ta "Tatar" adının herhangi bir değişime uğramasını beklemek pek gerçekçi olmayacaktır. Çünkü gerek halkın çoğunluğu ve gerekse bilim adamlarının ekseriyeti "Tatar" adından vazgeçmeyi düşünmemektedir. Hatta yurtdışında yaşayan, dolayısıyla herhangi doğrudan doğru siyasi veya kültürel baskı altında kalmamış olan Kırım ve Kazan Tatarlarının da özel olarak kendi aralannda kökenlerini bu kelime ile ifade etmeleri, "Tatar" adının derin kök saldığının doğal göstergesi durumundadır.

Ancak kimlik sorununun bu topluluklarda milli şuurun güçlendiği nisbette daha kolay çözümlenebileceğim söyleyebiliriz. Çünkü mesela Kırım'ın çöl kısmından veya başka bir ifade ile "Nogay"diye adlandırılan Kıpçak anadiline bağlı zümreler "Tatar" adını benimserken, yalı boyundan olanları kendilerini "Kırım Türkü" diye ifade etmektedirler 48. Ancak Rus kaynaklarında olduğu kadar Osmanlı kaynakları da onlara her zaman Tatar adı ile anmışlardır. Dolayısıyla Türkiye'de ekseriyet "Tatar" adını duyunca Kırım Tatarlarını düşünmektedir.

"Tatar" adının benimsenmesinin bir nedeni de Osmanlı harabeleri üzerine kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlanna resmen Türk adını vermesi  ve dolayısıyla bu coğrafya içinde oluşan yeni ulusun da "Türk" olarak tescil edilmesi idi. Böylece önceden soybirliğini belirten "Türk" adı artık ekseriyeti Anadolu'da yaşayan, Osmanlının varisi bir ulusun özel adına dönüşmüş oldu. Zaten Türkiye'de de "Türk" kelimesi batıdaki bilimsel çalışmalardan etkilenerek ancak XIX. y.y.'da kullanılmaya, Abdülhamid II'nin son döneminde etkisini göstermeye başlamıştı 49. Dolayısıyla sovyet döneminde uluslaşma süreci başlayınca, zaten Türk adını kullanmayan değişik Türk toplulukları Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen v.b. gibi isimlerle tarih sahnesine çıktılar. SSCB'nin dağılması ve neticede bu Türk topluluklannın bir haylisinin kendi milli kimliklerini belirten adlarla kurulan bağımsız cumhuriyetlere kavuşmalarının sonunda, bazı iddialara göre bunların suni olarak takılmış olmasına rağmen, bu adlara sıkıca sarılarak, kendilerini bu ulus adları ile özleştirmektedirler. Soybirliğini ise, Türkiye'de genelde resmi olarak red edilen "Türki" (Türki halklar veya Türki dilli halklar) kelimesi ile ifade ettikleri için "Türk" adını Anadolu'da yaşayan soydaşlarına has özel bir ulus adı olarak kabul ettiler. Bu siyasi ve külturel gelişmeler çerçevesinde, zaten eskiden beri mevcut olan "Tatar" adı da soydaşlarından ayrı özelliklere sahip olan bir ulusun özel adı olarak daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

 


Sempozyum Bildirisi : (Köstence , 17-20 Kasım 1994) 

Originea Tãtarilor - Locul lor în România şi în lumea Turca / Tatarların Kökeni - Romanya'da ve Türk Dünyasındaki Yeri / (The Origin Of The Tatars - Their Place in Romania and in The Turkish World)

Editura Kriterion Bükreş,1997 sf.27-41


 

1 G. Jacschke, Zur Geschichte des Namen Tatar, Reşit Rahmeti Arat için, (Ankara,1966), s. 278. 
2 A. Temir. Tatar sözünün menşei hakkında. Kazan, say 3 (Ankara 1971), s. 41.
3 A. Taymas, Türklüğe ve Türkçülüğe dair. Türk Yurdu, XXVI, sayı l (Eylül 1942),s, 18.
4 T. Cemil Tatar Adı, Renkler, sayı 2, Bükreş, 1989, s. 178—197. ,. .. 27

5 Fazla bilgi için bk. N. Devlet, Rusya Türklerinin Milli Mücadele Tarihi (1905—1917;, Ankara 1985.
6 Ş. Marcani, Möstafad el-axbar fi äxvali Qazan ve Bolğar, Kazan, 1989, s. 43 v.d.

7 N. Devlet, Rusya Türklerinin Milli.. ., s, 164.
8 R. Fäxrädinev, Bolğar va Qazan Törekläre, Kazan 1993.
9 C. S. Kırımer, Bazı Hatıralar, İstanbul 1993, s. 57.
10 A. Z. Validi, Qısqaça Törek-Tatar Tarixı, Kazan 1992.

11 M. Ülküsal. Kırım Türk-Tatarları. Dün-Bugün- Yarın, İstanbul 1980.
12 G. Gaziz (Ğubaydullin), Tatar Tarixı. Kazan 1923.
13 Msl. bk. O. Akçokraklı Kırım'da Tatar Tamgaları, Emel, sayı 135 (Nisan-Haziran 1983), s. 159—180.
14 Msl. bk. A. Refet. Qırım Tatar Yırları, Sinaferopol 1933.
15 N. Devlet, Lenin Bayrağı gazetesimn 25. yılı ve Kırım Türk kültürünün bugünkü durumu. Türk Dünyası Araştırmaları, sayı 22 (Şubat 1983), s. 82—90.

16 ayn. mkl., s. 83. 
17 N. Devlet, Topyekün sürgünün 40. yılı Kırım Türklerinin sürgün sonrası faaliyetleri, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı 33 (Aralık 1984), s. 102—129. Ayrıca bk. N. Devlet, Kırım Tatarlarında çağdaş kültürel gelişmeler, Türk Dünyası Araştırmaları, sayı 57 (Aralık 1988), s.1—16.
18 $.A. Asanov-A.N. Gakavets-S.M. Useynov (haz), Kırımtatarca-Rusça Lügat, Kiev 1988.
l9 N. Devlet, Çağdaş Türkiler, İstanbul 1993, s. 265.
20 F. Valiev, Borınğı babalarıbız kemnär ? Qazan Utları, sayı 2, Kazan 1967, s. 135.,
21 Y. Akçura. Türklerle Tatarlar birdir, ikisi de medeniyete hizmet etmişlerdir. Altın Armağan, İstanbul 1328/1912, s. 37—59.
22 Z.V. Togan, Harici Türklerini ifade eden tabirler, Türk Yurdu, XXVI, sayı l (Eylül 1942), s. 2.
23 E. Kırımal, Der nationale Kampf der Krimtürken, Emsdetten 1952.
24 A. Battal-Taymas. Kazan Türkleri, Ankara 1966 A.N. Kurat, Kazan Türklerinin tanınmış tarihçi ve miltiyetçilerinden Hadi Atlas (1875—1940?), Kazan, 1975, s. 1—6.
25 A. Battal-Taymas. Kasantürkische und Baschkirische Literatür, Handbuch der Orientalistik, V Bd. Altaistik, l, Abt. Turkologie, Leiden/Köln 1966, s. 427—441.
26 Bk. Yona Milli Yul'da (1928—1939 Berlin) çıkan makaleleri.
27 Pis Tatar (Kırım'dan göç esnasında hastalık nedeniyle Tatarların karantinada bırakılrnası ve bu yüzden onların pis olarak yorumlanmasının bir neticesi olabilir). Tatar suratlı (ablak, çirkin suratlılara verilen isim). Tatar, Tatar iskeleden... atar gibi tekerlemeler, XIII. y.y. 'da Çıngız'ın ordulannın Anadolu'ya yaptıkları seferlerde kanlı izler bırakmaları ve bunun Tatarlara (kasıt Moğollar) bağlanması, 1402 Ankara savaşında Timur'un Kara Tatar askerlerinin Bayezid'i mağlup ederek Osmanlı Devletini nerede ise ortadan kaldırmaları, 2. Viyana muhasarası esnasında başarısızlığın Kırım Hanlığının atlılarının geri çekilmesine atfedilerek, Tatar ihaneti' nden bahsedilmesi v.b. Türkiye'de hala basit, hatta aydın halk arasında dahi Tatar adının menfi yorumları olarak yaşamaktadır. 
28 L. Karan, Tatarlarınınğ Türçıgışı, İstanbul 1962.
29 H.N, Orkun, Türk sözünün aslına dair, Türk Yurdu, sayı l (234), (Temmuz 1954), s. 23. 
30 Bk. Emel, sayı 202, (Mayıs Haziran 1994). 
31 Kazak ve Tatar Türkleri, İstanbul 1976; "Tataristan Yazarlar Birliği Başkanı Renad Muhammedi ile Sohbet, Türk Edebiyatı, sayı 252 (Ekim 1994), s. 37—40; l. Enginün, Sırat Köprüsü Sultan Galiev, Türk Dili, sayı 511 (Temmuz 1994), s. 48—55.
32 J. Matuz, Krimtatarische Urkunden im Reichsarchiv zu Kopenhagen, Freiburg 1976; l- Çeneli-A. Gruber, Krimtatarische Chrestomatie aus Gegenwarttexten, Wiesbaden 1980; A.Faher, The Crimean Tatars, Stanford 1978; J. Strauss, Language modernization—the case of Tatar and modern Turkish, Central Asian Survcy, sayı 12 (1993), s. 565—576.
33 V.E. Vozgrin, Istoriceskie sud'bı knmskih Tatar, Moskova 1992; Krımskotatarskoe natsionalnoe dvijente, I—II, Moskva 1992.
34 Y. Bektöre, Kırım 'da son durum ve Kırım Tatar Milli Meclisi ile görüşmeler. Kırım sayı 2 (Ocak-Mart 1993), s. 3—4.
35 Msl. bk.E. ve N. Mahmut (haz.), Bozcigit Dobruca Tatar Masalları, Bükreş 1988. s. 5—14.
36 Msl. bk. M.A. Ekrcm-M.A. Huilmiye (haz.). Tepegöz Dobruca Masalları, Bükreş 1985, s. 5—11.
37 Msl. bk. C Bolat
38 I.H.A. Ziyaeddin Toy. Şiirler, Bükreş 1992, ". 5—6.
39 Yu. G. Muhametşin, Tatarı -K.ryaşem (istoriko-etnograficeskoe issledovanie materialnoy kul'ııırı, seredino XlX-naçcılo XX v.), (Moskva 1977); F. Şarifüllina, Qasıym Tatarları, Qazan Utları, sayı 5 (1990), s. 172—175; F. Şärifüllina, Kasimovskie Tatarı, Kazan 1991; A.M. Orlov, Meşçera, Meşceryaki, Mişare. Kazan 1992; D.G. Tumaşeva, Slovar' dialektov Sibirskih Tatar, Kazan 1992. 

40 N. Devlet, A -struggle for independence in the Russian Federation: in the case of the Tatars, CEMOTI, sayı.16 (Temmuz-Aralık 1993), s. 63—82. , "
41 A. Karimullin, Tatarı : Etnos i Etnonim, Kazan 1988; E. Karimullia, Tatarlar : İsemebez häm cisemebez, Kazan 199). 
42 A.H. Halikov. Kto mı. Bulgari ili Tatarı ? (Kem bez- Bolğarlar mı. Tatarlar mı?),Kazan 1992.
43 T. Kamal, Tatar ruxı, Qazan Utları, sayı 3 (1991), s. 163—166.
44 R. Fäxredinov, Talar Tatar mı. Tatar tugel me?. Miras, sayı 12 (1992). s. 53-58.
45 R. Fäxretdinov, Tatar uglı Tatarmın, Çallı 1993.
46 D.M. ishakov. Tatarı (Populyarnıy oçerk eticeskoy istorii demografii), (Naberejnte Çelnı 1993), (tiraj: 250 bin nüsha); R. Emiraan-V. inaamov, Tatarlarnın vatan suğışı, (Yar Çallı 1993), (tiraj: 165 bin nüsha).
47 Bk. İdil-Ural Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Selam bülteni, sayı l (Mayıs 1994), sayı 2 (Ağustos 1994).
48 S. Çağatay, Türk Lehçeleri Örnekleri, II, Ankara 1972, s. 86.
49 Z. Gökalp. Türkçülüğün esasları, 11. bak. İstanbul 1977, ". 7—8.

 




Özet: Bu da Kırım'da halkın çoğunluğunun "Kırım Tatar" adını benimseyip, bunu resmi bir ad olarak tescil ettirmek arzusunu göstermektedir. Ancak Kırım Hanlığının Rus hakimiyeti altına düşmesinden (1783) sonra Dobruca bölgesine (Romanya) yerleşmiş olan Kırım Tatarlarının belli başlı ilim adamları ve yazarları arasında da kendi milli kimliklerine ad verme konusunda tam bir fikir birliğinin mevcut olmadığım görmekteyiz. Bunda Dobruca'da Anadolu kökenli Türk azınlığı ile aslen Kırım kökenli olan Tatar azınlığının ortak kimlik oluşturma gayretlerinden kaynaklandığı da düşünülebilir. Bunun dışında Kırım kökenlilerin de kendilerini "Nogay" alt kimliği ile de belirleyen, Kıpçak gurubuna dahil "Kırım Tatarcası" nı kullananlar ile "Kırım Türk" alt kimliği ile belirleyen, Oğuz gurubuna dahil "Kırım Türkçesi" konuşanlar olmak üzere ayrı guruplarda mütalaa etmelerinin de rolü olabilir.


Konu:
-


Güncelleme:
26.05.2012 01:51:50


Yazarın diğer yazıları:
Prof Dr. Nadir DEVLET


35. sayıdaki diğer yazılar

28 defa okundu
Yazıcı uyumlu sayfa