"Vatan sevgisi imandandır"

EDİTÖR’DEN


EDİTÖR

 

(Sürgünün üzerinden 68 yıl geçti)

 

18 Mayıs 1944 tarihinde erkekler 2. Dünya Savaşının cephelerinde kendilerini hiç ilgilendirmeyen bir savaşın içinde ölüp giderken evde bıraktıkları eş, çocuk, anne ve babaları bir gece kapıları silah dipçikleriyle vurularak uyandırıldılar. Askerler onlara 15 dakika hazırlanma süresi vermişti ve yanlarına ne almaları gerektiğini bilmiyorlardı. Ne olacağını da bilemedikleri için birkaç giysi ve yiyecek çıkını ile akıbeti meçhul bir yolculuğa çıkarıldılar. Kimse ne olduğunu, nereye gittiklerini bilmiyordu. Trenlere bindirildiler ve üzerlerinden çakılan tahtalarla aç susuz haftalarca yolculuk yaptılar. Bu yolculuğa önce bebekler ve çocuklar ardından yaşlılar dayanamadı ve her tarafı tahta yük vagonlarında öldüler. Sağ kalanlar ölüleri ne yapacaklarını bilemeden yanlarında birkaç gün yaşadılar. Trenler durunca indirdikleri ölüleri gömmeye vakitleri olmadığı için çalı diplerine bıraktılar. Bile bile ana, baba ve çocukları çakallara yem oldu. 30-35 gün süren yolculuk sonucunda gidilen yerlerde kapılar açıldı yerel halk tarafından önce taşlandılar sonra kimselerin yaşayamadığı yerlerde yerleşmelerine izin verildi. Sıtma, kolera gibi hastalıklardan kırılan kırılana aileler yok olurken kalanlar her şeyle mücadele ederek hayatta kalmaya çalıştılar. Her şeye rağmen Tatar inadından olsa gerek nüfuslarının yarısı ölmüş diğer yarısı ölmemişti. İş, sağlık, barınma, eğitim, dil, kültür gibi en doğal insani haklarını bile elde edemeden onlarca yıl yaşadılar.

 

Evrensel hukuk sistemleri, tüm inanç sistemleri, tüm insani değerler içinde açıklanabilmesi mümkün olmayan insanın vahşi tarafını ortaya çıkaran bu uygulamanın açıklamasını kimse yapamaz.  Bu bir cezamıydı, insanların insanlıktan çıktıkları bu kadar vahşi ve gaddar olabildikleri bir sistem neyi amaçlıyordu? İnsan onuru, insanların hakça eşit yaşadıkları ve halkların kardeş olduğu sistem buydu demek?  Kurulmuş makineler, robotlar yaratmaya çalışılan sistemde farklı ses, görüntü ve inanca kesinlikle yer yoktu. Ulu liderin sarhoş dudakları arasından çıkan her söz tüm inanç sistemlerine inat uyulması gereken sorgusuz sualsiz kesin emirlerdi. İnsanın, insan olmanın her türlü değeri göz ardı edilmişti.

 

1783 senesi Kırım Hanlığını ortadan kaldıran Rusya Kırım’ı Ruslaştırma politikasına hemen başlamış kitleler halinde göç etmek zorunda kalan Kırım Tatarları ise Dobruca ve Anadolu’ya doğru yola çıkmışlardı. Hiç kimse evini, barkını, hayvanını, tarlasını bırakıp sonu belli olmayan bir maceraya atılmak istemez. Ruslarla mücadele etme gücü olmayan bu çaresiz insanlar vatanını terke mecbur edilmişlerdi. Bugün Kırım’da yaşayan Kırım Tatarlarının onlarca kat fazlasının diasporada yaşamasının sebebi budur. Önce Rus Çarlarının yaptığı uygulamaların daha fazlasını yeni komünist Çarlar yapmış emperyalizmin, diktatörlüğün, şovenizmin yani hiçbir şeyin değişmediğini ispatlamışlardı.

 

Diasporada yaşayan Kırım Tatarları ise bugün ne olduklarını anlamaya çalışıyorlar. Kendini ulu çınarın kökü zanneden olduğu gibi yok biz dalıyız diyende var. Hayatının bir dakikasını milleti için, vatanı için bir şey yapmaya ayırmayan dilbazlar rahat koltuklarına yaslanıp internet ortamlarında mangalda kül bırakmıyorlar. Ana doldur, ana doldur sözünden Anadolu’nun geldiğini kart, kurt sesinden milletler oluştuğunu zanneden bilimsel yaklaşımlarla eğitilmiş bir neslin çocukları arasında maalesef Kırım Tatarları da var. Milli kimliği oluşmamış vatanına ve milletine uzaklaşmış bu insanların ne İsmail Bey Gaspıralı’yı nede Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu anlamaları mümkün değildir. Kırım Tatarlarının yüzyıllar içerisinde oluşmuş terkibini Tat-Nogay diye ayırıp biri diğerini küçümseyip ben daha iyi Tatarım diyen zihniyetini anlamak mümkün değildir. Yüz seneden fazla vatandan ayrı düşmüş günlük konuşma dilini edebi dil zanneden hayatında ne Eşref Şemizade, nede Bekir Sıtkı Çobanzade  okumamışlar büyük bir edebi birikimi elinin tersiyle itmeye çalışıyorlar.

 

Yani sürgünün 68.yılında da Kırım Tatarları için değişen fazla bir şey yok.

 




Özet: Evrensel hukuk sistemleri, tüm inanç sistemleri, tüm insani değerler içinde açıklanabilmesi mümkün olmayan insanın vahşi tarafını ortaya çıkaran bu uygulamanın açıklamasını kimse yapamaz.  Bu bir cezamıydı, insanların insanlıktan çıktıkları bu kadar vahşi ve gaddar olabildikleri bir sistem neyi amaçlıyordu? İnsan onuru, insanların hakça eşit yaşadıkları ve halkların kardeş olduğu sistem buydu demek?


Konu:
-


Güncelleme:
25.05.2012 22:11:53


Yazarın diğer yazıları:
EDİTÖR


35. sayıdaki diğer yazılar

28 defa okundu
Yazıcı uyumlu sayfa