"Vatan sevgisi imandandır"

MEDYANIN GÜCÜ


Nail AYTAR

 

 

                       

 

  Çağımızın en önemli gücünün bilgi ve iletişim becerisi olduğu , başarılı her türlü çalışmaların arkasında da bilginin olduğunu hiç kimse inkâr edemez. Medya gücü dediğimiz bu güç haber ajansları, gazeteler, dergiler, internet, uydu cihazları, radyo ve televizyon kanallarından oluşmaktadır. İnsanların bilgilenmelerinin yanı sıra fikri yapılarının oluşması veya olayları muhakeme gücü aldıkları bilginin sağlıklı olmasına bağlıdır. Enformasyon gücü olan toplumlar daha iyi organize olabilmekte ve dolayısı ile zamanında tepki verebilmektedirler. 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar sürgün ve soykırımının o günün şartlarında SSCB dışında hiç duyulmaması hatta 2-3 sene sonra kulaktan kulağa Kırım Tatarları sürülmüş lafı söylenmeye başladığı halde hiç kimse ne olduğunu bilmiyor, Kırım Tatarlarının akıbeti konusunda bilgi sahibi olamıyordu. Bilginin bu kadar geç ve yetersiz ulaşması tepkileri de en aza indirmiş uluslararası teşkilatların harekete geçmesini engellemişti. Medya gücü ve bugünkü iletişim ortamı olsaydı o dönem Stalin ve SSCB yöneticileri böyle bir sürgün ve soykırım yapabilir miydi?

 

            İkinci Dünya savaşında Hitler ve Nazi Almanya’sının Yahudilere yaptığı soykırım ve katliamlar Yahudi medyasının gücü sayesinde herkes tarafından bilinir olmuş ve suçluları uluslararası savaş mahkemelerinde yargılanmış, suçlular cezalandırılmıştır. Oysa Stalin ve SSCB yöneticileri çoğu Müslüman ve Türk kökenli 45 milyon insanın katledilmesinin birinci dereceden sorumlusu oldukları halde hiçbir yaptırım ve cezaya uğratılmamışlardır. Hatta bu insanlık ayıbı görülmeyip Stalin anıtlaştırılıp kahramanlaştırılmaya çalışılmaktadır.  Bu gün bile şu an Ukrayna İçişleri Bakanı olan Mogilyov Kırım Tatarlarına yapılan soykırımı haklı görüp Stalin doğru yaptı diyebilmektedir. Medya gücü kuvvetli olan bir millete karşı böyle sözler söyleyebilmek mümkün müdür?

 

           18 Mayıs 1944 sürgün ve soykırımını yaşayanların hatıralarını birinci ağızdan dinlediğiniz zaman tüylerinizin diken diken olmaması veya gözyaşı dökmemeniz mümkün değildir. Çocuğunu alamadan vagonlara tıkılan insanların, kucağında susuzluktan ölen bebeğinin, ölen annesinin yanında günlerce yatan çocukların yaşadıkları travmayı düşünebiliyor musunuz. Bu olayları anlatan kaç tane belgesel, sinema filmi, televizyon programı izlediniz. Oysa her Allahın günü bir televizyon kanalında Yahudi soykırımını anlatan film mutlaka izlersiniz. Yıllar önce bir televizyon kanalında film izlemiştim. 3-4 yaşlarında daha yeni yeni konuşan eski püskü giyinmiş bir çocuk elinde konserve kutusuyla kiliseden çıkanlara “lütfen İsrail için 1 cent” diye para topluyordu. Sembolikte olsa işin gerçeği İsrail devleti böyle dayanışma ve bilinçle kuruldu. Bizim vatandaşlarımız ve diaspora acaba bu tip kaç kampanya yaptı bırakın başkalarını kendi halkını etkileyebilecek ne çalışma yaptı?

 

            Medyanın gücünü kullanmayan, kitap basmayan, gazete, dergi okumayan, film yapmayan radyo, televizyon kanalları olmayan bir toplumun amacına ulaşması mümkün müdür. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılarken kimisi peynir ekmek kimisi de havyar yiyerek karnını doyurabilir. Giyinirken de lüks markalardan giyinebilir ama varlığını devam ettirebilmek için zengin fakir, genç yaşlı, şehirli köylü her ne derseniz milli varlığı tektir. Bu milli varlığını dilini, dinini, kültürünü, sanatını yaşatamayan bir milletin ise var olması mümkün değildir. Bu değerleri koruyamayan milletler yaşadıkları toplum içerisinde asimile olup gitmektedirler. Kırım Tatar toplumunun da Rus ve Ukrain milleti içerisinde yok olup gitmesini istemiyorsak bizi biz yapan değerleri korumamız gerekmektedir. Bunun tek yolu da medya gücünü çok iyi kullanmamız, kurulup zar zor yaşamaya çalışan medya kuruluşlarımızı da  maddi manevi desteklememizdir. 

 


   

Özet: 18 Mayıs 1944 sürgün ve soykırımını yaşayanların hatıralarını birinci ağızdan dinlediğiniz zaman tüylerinizin diken diken olmaması veya gözyaşı dökmemeniz mümkün değildir. Çocuğunu alamadan vagonlara tıkılan insanların, kucağında susuzluktan ölen bebeğinin, ölen annesinin yanında günlerce yatan çocukların yaşadıkları travmayı düşünebiliyor musunuz. Bu olayları anlatan kaç tane belgesel, sinema filmi, televizyon programı izlediniz. Oysa her Allahın günü bir televizyon kanalında Yahudi soykırımını anlatan film mutlaka izlersiniz. Yıllar önce bir televizyon kanalında film izlemiştim. 3-4 yaşlarında daha yeni yeni konuşan eski püskü giyinmiş bir çocuk elinde konserve kutusuyla kiliseden çıkanlara “lütfen İsrail için 1 cent” diye para topluyordu. Sembolikte olsa işin gerçeği İsrail devleti böyle dayanışma ve bilinçle kuruldu. Bizim vatandaşlarımız ve diaspora acaba bu tip kaç kampanya yaptı bırakın başkalarını kendi halkını etkileyebilecek ne çalışma yaptı?


Konu:
makale


Güncelleme:
15.04.2010 13:56:34


Yazarın diğer yazıları:
Nail AYTAR


33. sayıdaki diğer yazılar

640 defa okundu
Yazıcı uyumlu sayfa