ITS NOW OR NEVER!
Namık Kemal BAYAR
Bu yazıyı okuyan kaç kişi Kırımla ilgili haberleri, yazıları okuyor ya da takip ediyor bilemiyorum. Pek çok Kırım Tatar aydını, millî hareket aktivistleri yıllardır Kırım Tatar millî kimliğinin vatan Kırımda yok olmak üzere olduğunu internet sitelerinde, haber ajanslarında, gazete ve dergilerinde haykırıyor. Kulak veren, onların sözlerini dinleyen kaç kişi kaldığı ise şüpheli. Bu haykırış Kırım Tatarca, Türkçe, Rusça, Ukraince yapılmakta ama anlaşılan duyan sayısı o kadar az ki bu çığlığa karşılık verenlerin verdikleri karşılığın çok cılız kaldığı ortada.
Kırım Tatar millî kimliği, dili, kültürü, örf ve adetlerinin yaşatılması ve bu amaçla çalışmaların çok hızlı ve etkin bir şekilde yapılması Bütün Dünya Kırım Tatarları Kongresinin de ana gündemlerinden biri idi ve Kongrenin almış olduğu en önemli karar olarak tarihe geçti. Ne var ki, Kırımdan özellikle son aylarda alınan haberler millî kimliğin maruz kaldığı tehlikenin boyutlarının tahmin ettiğimizden ve aslında umursamadığımızdan(!) çok daha büyük olduğunu göstermektedir.
Esasen, Kırım Tatar millî kimliği, son iki asırda çok büyük erozyona uğramış, daha doğrusu tarihi sürece bakıldığında planlı bir şekilde yok edilmeye çalışılmıştır. Çarlık ve Sovyet Rusyasının bu planlı imha hareketinin, Ukrayna ve Kırım Özerk Cumhuriyeti idarecileri tarafından zaman zaman kasıtlı zaman zaman da umursamaz politikaları ile sürdürüldüğü açıkça ortadadır.
Kırımın bugünkü idarecileri olan Ukrain ve Kırım Özerk Cumhuriyetinin Rus kökenli siyaset adamları ve bürokratları, Kırım Tatarlarının ana dilde eğitim, kültürel ve dini varlıklarının korunması, sosyal ve ekonomik hayatta eşitlik, adil yargılanma gibi pek çok temelini İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden alan temel insani taleplerine kulak tıkamakta, kayıtsız kamakta çoğunlukla da kasıtlı olarak talepleri karşılıksız bırakmaktadırlar.
Ukrayna ve ona bağlı olan Kırım Özerk Cumhuriyeti kendi devletlerinin imzaladığı uluslar arası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini dahi Kırım Tatarları mevzu bahis olunca uygulamaktan en hafif tabiri ile kaçınmaktadırlar. Kırım Tatarlarının vatanlarına dönmeye başlamalarının üzerinden yirmi yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen Ukrayna, Sürgün Edilen Halkların Haklarının İadesi ve Rehabilitasyonu hakkındaki kanunu, ki mevcut tasarı pek çok temel insani beklentiyi bile karşılamaktan uzak olmasına rağmen, yıllardır Parlamentonun alt komisyonlarında oyalamakta ve kanunu bir türlü kabul etmemektedir.
Lakin, bu noktada Kırım Tatarları olarak bizlerin önce kendimizi sorgulamamız gerekmektedir. Kırım Tatarları, özellikle diasporada yaşayan Kırım Tatarları, gerek vatan Kırımda gerekse yaşadıkları bölgede millî kimlik ve benliklerini korumak için ne yapmıştır? Başkalarından medet ummaktansa bir millet olma iddiasında olan bizler, millet olarak varlığımızı sürdürmek için ne gibi bir çaba sarfettik?
Şimdi, pek çoğumuz biz şunu yaptık, bunu yaptık diye bir özsavunma içine girecektir. Bu yazının yazarı da dahil olmak üzere bu soru karşısında hemen herkes savunma mekanizmalarını alarma geçirecektir. Aslına bakarsanız, yapılanları sorgulamak veya yapılmayan ya da yapılamayanları tespit ve eleştiri gibi bir maksatla da az önceki soruları sormadık.
Qırım Haber Ajansının bir haberinde, Ukraynanın yeni seçilen Cumhurbaşkanı Yanukoviçin Ukraynada geçerli tek resmî dil Ukraince olacaktır. Ancak Avrupa Bölgesel Diller ve Azınlık Dillerinin Korunması Antlaşmasının Ukraynada mutlaka uygulanacağı yönündeki beyanatının özellikle ikinci cümlesinin bizler için sevindirici olduğunu ifade edebilirsek de aynı haberin devamını okuyanlar bu Antlaşmanın en son 2003 yılında Ukrayna tarafından onaylandığını ama uygulamaya konmadığını hatırlayacaklardır.
Yine Qırım Haber Ajansını takip edenler, 10 Mart 2010 tarihinde Kırım Özerk Cumhuriyeti Hükümet binasında yapılan On Yıl Sonra Kırım Tatar Kültürünün Kırımdaki Durumu toplantısında bir araya gelen Kırım Tatar aydınlarının millî kültürün yitirildiği yönündeki ifadeleri ve bu toplantıda Kırım ve Ukrayna eğitim Bakanlıklarının Kırım Tatar dilinin okullarda okutulmasına dair kayıtsızlık ve ilgisizliklerine dikkat çekiyor olması ise Yanukoviçin yukarıdaki beyanatına ayrı bir tezatlık oluşturmaktadır.
Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi Kırım Tatar ve Türk Filolojileri Fakültesi dekanı Denise Abibullayeva ve Maarifçi Kırım Tatar Öğretmenleri Birliği Safure Kocametovanın yine Qırım Haber Ajansından okuduğumuz beyanatlarından ise ilköğretim çağında olan Kırım Tatar çocuklarının sadece %16sının, yani ilköğretim çağındaki 34 bin Kırım Tatar çocuğundan sadece 5592sinin Kırım Tatar dili eğitimi alabildiği, 15 Kırım Tatar Millî Mektebinde okuyan öğrenci sayısının ise sadece 2845 olduğu anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalardan da görülüyor ki okul çağındaki Kırım Tatar çocuklarının aslında sadece %8i kendi millî kimlik ve kültürlerini öğrenebildikleri Kırım Tatar Millî Mekteplerine gidebilmektedir. Kalan %92si ise Rus okullarına kayıt olmaktadır.
Aydınlarımızın da ifade ettiği üzere millî kültürümüzün gerçek faciası işte bu istatistiklerdedir. Bugün Kırımda okul çağında okuyan çocuklarımızın %92si kendi millî kültüründen tamamen uzak, Rus kültürünün yoğun baskısı altında yetişmektedirler. Bu oran bir anlamda da şu demektir ki, bundan on yıl sonra Kırımda yaşayacak Kırım Tatarlarının ancak %10luk bir kısmı Kırım Tatarca konuşacak, kültürünü, tarihini, edebiyatını bilecek ve en önemlisi de ben Kırım Tatarıyım ve bu toprağın asıl sahibiyim diyebilecektir.
Bu manzara karşısında dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın ben Kırım Tatarıyım diyen, diyebilen insanların gerçek anlamda titreyip, başını ellerinin arasına alarak düşünmesi, ne yapabiliriz sorusuna cevaplar araması ve derhal harekete geçmesi gereklidir.
Kırım Tatarlarının bundan sonraki en birincil, önemli, tarihî ve millî vazife ve sorumluluğu bu yok oluşun önüne geçmek, bu süreci sona erdirmek ve hatta tersine çevirmek olmalıdır.
Bu hayatî millî vazifenin başarılabilmesi için gerekli hedef esasen yolbaşçımız Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu tarafından defalarca gösterilmiştir. Kırımda en az 100 Kırım Tatar Millî Mektebi olmalıdır. Yani atılması gereken 85 okul temeli, bitirilmesi gereken 85 okul, aşılması gereken 85 merdiven vardır.
Kırımda millî eğitimin çağdaş, tercih edilir donanım ve altyapıya sahip, dinamik bir surette şekillendirilmesi gereklidir. Bu maksatla, mevcut millî mekteplerin bu niteliklere kavuşturulması ivedi bir şekilde sağlanmalıdır. Her türlü modern eğitim araç ve gereçlerine sahip, bilgisayar ve sair teknik imkanlarla donatılmış Kırım Tatar Millî Mekteplerine öğrenci ve veli ilgisi muhakkak olacaktır. Mevcut Millî Mekteplerin kapasite ve donanımlarının arttırılması ve güçlendirilmesi birinci adım olmalıdır.
Bir diğer adım, millî kültürümüzün ayakta kalmasını sağlamak amacı ile mevcut kurulu millî tiyatro, millî halkoyunları ve müzik ekipleri, İsmail Bey Gaspıralı Kütüphanesi, Kırım Tatar dilinde yayın yapan her türlü basın yayın kuruluşları, Kırım Tatar sivil toplum kuruluşları ve benzeri müesseselerin azami ölçüde kuvvetlendirilmesi olmalıdır.
Milletimizin sahip olduğu en önemli müesseselerden biri olan Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi ile Kırım Tatar dili ve kültürüne önemli hizmetler yapan Tavriya Üniversitesi Kırım Tatar Dili ve Edebiyatı bölümünün çalışmalarının ciddi anlamda desteklenmesi, Üniversitemizin altyapı ve donanımın güçlendirilmesi millî kültür ve benliğimizin yaşatılması için olmazsa olmazlardandır.
Yukarıdaki örneklere pek çok örnek katmak mümkündür. Atılacak çok adım, aşılacak çok basamak varken hareketsiz beklemekte olan Kırım Tatarları, medet ummayı bırakmalı ve kendi çözümlerini üretmelidir.
Bu adımları atmak için yarın, diğer gün, bir dahaki hafta, önümüzdeki ay, gelecek yıl artık çok geçtir. Bu adımları şimdi atmalıyız, çünkü bu adımlar şimdi atılmazsa bir daha asla atmamıza gerek kalmayacaktır. Yazının başlığı o yüzden bu mecburiyeti güzel ifade eden bir İngilizce şarkıdan alınmıştır.
Millî varlığımız için gerçekten de;
Its now or never!
(Şimdi ya da asla)
|