"Vatan sevgisi imandandır"

DEĞİŞİM - DÖNÜŞÜM SÜRECİ


Nail AYTAR

 

 

Son 20 yıldır dünya büyük bir dönüşüm yaşıyor. Bu dönüşüm-değişim önce iki bloklu dünyanın bir kanadının yıkılması ile başladı. Büyük bir güç olan veya öyle görünen SSCB’nin kağıttan kaplan olduğu anlaşıldı. Zira asker sayısının fazla olması, modern silahlara sahip olma hatta uzaya insan gönderme gibi yüksek teknolojiye sahip olmanın bile devlet olmak için yeterli olmadığını gördük. Glasnost-Perestroyka politikalarının günü kurtarmak içinmi yoksa fiili durumu ifade etmek içinmi kullanıldığı tartışmaya çok açık bir konu olarak kaldı. Buradan çıkarılacak en belli başlı ders ise insan fıtratına (yaradılışına) uymayan, ters gelen hiçbir sistemin yaşama şansının olmadığıdır. SSCB veya genelinde komünist sistem insan yapısına uygun olmayan, insanın zorlanarak forma sokulma yöntemlerini kullandığı için benimsenemedi. Milletler bir bütün olarak yok edilip, oradan oraya sürüldü. Ana, baba, kardeş, akraba ilişkileri feodal ilişkiler olarak nitelenip yok edilmeye çalışıldı. Din afyon olarak nitelenip insanları uyuşturduğu iddia edildi. Kısacası insan sadece maddi bir varlık olarak düşünülüp duygu, düşüncesi olmayan robotlar haline getirilmek istendi.

Bu süreç 2-3 nesli heba edip pek çok yıkıntı bırakarak sona erdi. Aslında Rus Emperyalizmi diyebileceğimiz bu sistemde diğer milletler toprakları ve değerleriyle sömürüldü. Sistemin mecburi çöküşünden sonra bakıldı ki, din unutulmamış Ortodoks kiliseleri eski ihtişamı ve etkisiyle faaliyetine devam ediyor. Millî duygular canlanmış, değiştirilmeye çalışılan pek çok şey aslında değiştirilememiş. Bu Ruslar için böyle olsa da Kırım Tatarları gibi küçük milletler için böyle olmadı. Aynı sıkıntıyı farklı dozlarda küçük milletlerin hepsi yaşadı. Bu milletler kendi dillerini konuşmakta zorlanan, dinlerini bilmeyen-yaşayamayan dahası millî kültür ve bilinç hasarına uğramış olarak ortada kaldılar. Kafkas milletleri savaşlardan kafasını kaldırıp kendilerini tamir etme imkânını bile bulamadılar. Kırgız, Kazak, Türkmen, Özbek gibi Türk kökenli milletler devletlerine seçecekleri devlet başkanının ana dilini bilmesi şartını koydular. (Rusça bilmeyen birinin Rusya’ya devlet başkanı olabileceğini düşünebiliyor musunuz.) Rus hegemonyasından kurtulan Ukrayna kendi hasarlarını tamir edip milli bilincini geliştirmeye çalışırken aynı hassasiyeti Kırım Tatarları için göstermedi.

Aynı süreci tekrar gözden geçirirken yapılan hataların tekrarının gene aynı sonucu getireceğini unutmamak gerekir. Tabuların bir bir yıkıldığı dünyada yeni bir bakış açısıyla insanı odak alan çalışmaların önem kazanması gerekir. ABD gibi daha 40-50 yıl önce zencilerin beyazlarla aynı otobüse binemediği aynı okula gidemediği bir ülkede bugün artık zenci bir başkan Beyaz Saray’da oturmakta. ABD Kırım’da büro açarak temsil ve izleme çalışması yapacağını duyurdu. Değişik fon ve kaynaklar kullanılarak herkes kendince bir şeyler yapıyor. Kırım’da dinî hayata yardım yapıyor gibi görünen İran, Lübnan, Suudi kaynaklı gruplar faaliyet yapıp sempati kazanmaya çalışıyorlar. 2017 yılında anlaşması sona erecek Karadeniz donanmasının durumu belirsizliğini korurken Rusya, doğal gazını silah gibi kullanacağının sinyallerini veriyor.

Bu süreç ve karmaşık coğrafyanın denkleminde Kırım Tatarları hangi ağırlıkta olur, bilemeyiz ama bu coğrafyanın gerçek sahiplerinin ciddiye alınmadığı çözümlerin nihai çözümler olamayacağı da bir gerçektir.

(*)QHA'dan alınmıştır. 




Özet:


Konu:
makale


Güncelleme:
11.02.2009 09:09:14


Yazarın diğer yazıları:
Nail AYTAR


30. sayıdaki diğer yazılar

23 defa okundu
Yazıcı uyumlu sayfa